Cep telefonlarıyla ilgili flaş açıklama

Amerikan Beyin Cerrahları Birliği tarafından nöroşürirji alanındaki çalışmalarıyla Yüzyılın Adamı seçilen 89 yaşındaki Türk Prof. Dr. Gazi Yaşargil, beyin tümörlerinin ilerleyen teknoloji ve aletlerden kaynaklandığını düşünmediklerini belirterek, "Bizim yaşam tarzımızdan hastalıklar olabiliyor, sigara, içki ve uyuşturucu bunların başında geliyor" dedi.

Mikrocerrahinin nöroşirürji alanında kullanılabileceğini keşfeden, epilepsi ve beyin tümörlerinin tedavisinde yeni yöntemler bulan, beyin ameliyatlarına mikroskobu getiren ve çalışmalarıyla dünya tıp tarihine geçen Türk Doktor Yaşargil, beyin hakkında bilinen ve bilinmeyenleri AA muhabirine anlattı.

Beyin tümörlerinin arttığı yönündeki iddiaları değerlendiren Yaşargil, eskiden hastalıkları anlamanın çok zor olduğunu, günümüzde ise baş dönmesi, Ağrı, hafıza bozukluğu gibi sebeplerle her geçen gün daha fazla hasta geldiğini, halkın artık hastalıkları araştırdığını söyledi.

Araştırmalar sonucunda tümörlerin ortaya çıktığını kaydeden Gazi Yaşargil, "Bildiğimiz kadarıyla tümörlerin sayısı artmadı" dedi.

İlerleyen teknoloji ve teknolojik aletlerin beyin üzerinde olumsuz etkisi olup olmadığına ilişkin soruyu da Yaşargil, "İlerleyen teknolojiden beyin tümörlerinin arttığını düşünemiyoruz ama bizim yaşam tarzımızdan hastalıklar olabiliyor. Sigara, Alkol ve uyuşturucu bunların başında geliyor" diye yanıtladı.

Sigaranın hem damarları hem immun sistemi (bağışıklık sistemi) bozduğunu hem de inmeye neden olduğunu kaydeden Gazi Yaşargil, "Sigarayı bırakın, hiçbir faydası yok, alışkanlık yaratıyor" ifadelerini kullandı.

Stresin etkisi...

Kanserin nedeninin hala bulunamamış olmamasına çok üzüldüğünü anlatan Gazi Yaşargil, bugüne kadar devlet büyüklerinden filozoflara, sanatçılardan ev kadınlarına, rahiplerden sporculara kadar çok sayıda kişiyi ameliyat ettiğini ve beyin tümörlerinin yüzde 60'ının iyi, yüzde 40'ının ise kötü huylu olduğunu belirtti.

Çağımız hastalıklarının stresten kaynaklandığına ilişkin iddiaları da yorumlayan Prof. Yaşargil, "Stresin fena etkisi yok zannetmiyorum, kalbiniz iyiyse dayanırsınız. Günde en az 16-18 saat çalıştık yıllar boyunca, olsa bize bir şey olurdu" diye konuştu.

Son yıllarda doktorlara başvuruların en büyük nedenlerinden birinin de hafıza şikayetleri olduğuna değinen Gazi Yaşargil, şöyle konuştu: "Herkes hafızasından şikayet eder, kimse nasıl yetiştirir bilmez. O konunun uzmanları var. Hatırlamak istediğiniz şeyi bir şekle ya da renge bağlayabilirsiniz çağrışım yapması için. Bu konuyu terapistlerle görüşebilirsiniz. 'Birden bire hafızam bozuldu' diyorlar. Sebep şu da olabilir, çok enformasyon var, düşünün televizyonlarda her akşam kaç kanal seyrediliyor, insanın hafızasında kalmıyor. Bir kitabı ciddi bir şekilde okursanız o kalır."

Beynimizin kapasitesi ve aşk hali

Beynin yüzde kaçının kullanıldığına ilişkin tartışmaların olduğunu ve ancak yüzde 10'unun çalıştığına dair söylentilere işaret eden Yaşargil, "Yüzde 10 ne demek, nereden biliyorsunuz, ne derece ayığız ve kendimizi yetiştirebiliriz ki böyle bir iddiada bulunuyoruz" değerlendirmesini yaptı.

Beyne ilişkin bilgilerin henüz çok kısıtlı olduğunu, araştırma metotlarının da yetersiz kaldığını dile getiren Prof. Dr. Gazi Yaşargil, "Allah bilir milyarlarca hücrenin arasında ne yaramazlar var, ne görüşüyorlar aralarında, hepimizin arasında ne bağlar var. Bunu bilemiyoruz, var ama onu hissediyoruz. Ben sizden hoşlandıysam bunu hissediyorsunuz. Bu nasıl olabiliyor bilmiyoruz" dedi.

Aşk ve beyin arasındaki ilişkinin de bazı araştırmalara konu olduğunu hatırlatan Yaşargil, aşık olma durumunu şöyle anlattı: "Gerçekten birisine bağlandığınızda oradaki bütün hücreler uyum sağlamışlar, hoşlanmışlar demektir. 'Bu olaydan, bu insandan bize sıkıntı gelmeyecek' demişler. Tabi aşk olması için belli nitelikler var, kimisi çok sathi şeylerden hoşlanıyor. Diyor ki 'Aşık oldum', o anda birisine bağlanmış oluyorsunuz, beyin bağlanmış oluyor. Bağlantı iyi ise sıkıntı olmuyor, iyi değilse sıkıntı başlıyor. Birbirinize uygun olmadığınızı görürsünüz, 'Neden yanlış yaptım' dersiniz. Düşünün kaç kişi ayrılıyor."

Kadın ve erkek beyni arasında fark olmadığını da kaydeden Gazi Yaşargil, "Beyinler arasında fark yok ama gelişme açısından fark var, farklı eğitiliyorlar. Kadına bebek, erkeğe silah veriliyor. Kadın birçok konuda arka yollardan dolaşarak erkeğe yetişmek zorunda kalıyor" diye konuştu.

Hocaların hocası nasıl yaşıyor?

İlerleyen yaşına rağmen hala ameliyatlara giren ve hafızasında en ufak bir sorun yaşamayan Yaşargil, bazı geceler hiç uyumadığını, zaman zaman iki ameliyat arasında tek elma yiyerek günü geçirmek zorunda kaldığını söyledi.

Hiç tatil yapmadığını, tatil anlayışının da kongre için gittiği şehirlerde birkaç saatliğine müzeleri gezmekten ibaret olduğunu anlatan Gazi Yaşargil, "Ben her zaman iyi uyumuyorum. Et yemediğim de doğru değil, sebze de severim. Bir elmayla günü geçirdiğim olmuştur ama vaktim yoktu, üstelik yorgundum" dedi.

Çalışmalarının takdir bulmasına sevindiğini de söyleyen Yaşargil, sözlerini şöyle tamamladı: "Benim hayatımda bir şey değişmedi, hoşuma giden şey çalışmalarımın takdir bulması oldu. Biz ne üzüntüler yaşadık, kaç insanla neler çektik, ne zavallılarla öldük, özellikle çocuksa. Hastalarım arasında her dinden insanlar oldu. Filozof veya sanatkarlarla görüşürken rahatlıyorum, çünkü onlardan bir şey öğreniyorum. Bazen da bir çiftçiye rastlıyorsunuz onun düşüncelerinin daha kuvvetli ve doğasal olduğunu görüyorsunuz. Bildiği şey az ama çok esaslı.

Beyin konusunda genin yardımı var ama eğitim çok önemli. Dersi dinlemekle olmuyor, okumakla, çalışmakla oluyor. Ben bu yaşta anatomi öğreniyorum. Kaç defa okudum, yine de okuyorum."
 

Teknoloji Haberleri