İkinci Dünya Savaşı sırasında pilotlara paraşüt verilmiş, ancak bir çok pilot, uçağın içinden çıkamadığı için, paraşütlerini kullanamadan ölmüştü. Günümüzde fırlatma koltukları basit eğitim uçaklarından uzay mekiklerine kadar bir çok askeri uçakta standart olarak bulunuyor. Ancak ilk günden bu yana 4. nesil koltuklar akıllı sistemleri ile pilotun en az hasar ve en hızlı şekilde uçaktan çıkmasını ve paraşütünün açılması üzerine geliştiriliyor. İlk koltuklar yere 500 metre yükseklikten aşağıdaki mesafelerde çalışmıyordu. Pilotların kurtulma şansı daha azdı. Ses hızından iki kat daha hızlı uçakların 1960’lı yıllarda imaliyle birlikte yeni nesil koltuklara ihtiyaç doğdu. Ortaya ’sıfır-sıfır’ adı verilen koltuklar çıktı. Pilot, kalkıştan vazgeçse veya yerde dururken bir patlama olsa bile koltuklar fırlayarak pilotların kurtulmalarını sağlayabiliyordu.
PİLOTLAR KOKPİTİ DAHA EMNİYETLİ BULUYOR
Birçok havacılık psikoloğuna göre pilotlar atlama kararını kolay veremiyor. Bunun sebeplerinin başında kendilerini kokpitte daha emniyetli hissetmeleri. Ancak bu duygu onların bazen geç kalmalarına sebep olabiliyor. Geç alınmış atlama kararı kötü sonuçlara sebebiyet veriyor. Malatya ve Konya’da düşen uçaklardaki gibi uçak önce arkadaki pilot koltuğu fırlıyor, daha sonra öndeki. Fırlatma işlemi ile birlikte koltukta bulunan özel cihaz sinyal vermeye başlıyor. Bu sinyal izlenerek arama-kurtama operasyonu gerçekleştiriliyor.
Pilotun kolu çekmesinin ardından uçağın camları yani kanopisi fırlıyor. Bazı Avrupa imalatı uçaklarda kanopinin çerçevesi yerine şeffaf kısmı patlayıcı ile dağıtılıyor. Arkasından koltuk uçağın yerden yüksekliğine, hızına ve pozisyonuna göre fırlatılıyor. Çoğunlukla fırlatma işlemi öne doğru gerçekleştiriliyor. Çünkü arkaya doğru yapılacak fırlatmada koltuk ve pilotun kuyruğa çarparak yaralanma riski bulunuyor. Koltuk fırladıktan ve paraşütün açılması için emniyet irtifasının alınması gerekiyor. Bu sırada koltuğun arkasından küçük bir paraşüt açılıyor.