Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, Türk futbolunun iyiye gitmediğini ve durumun kelimelerle tarif edilemeyecek kadar vahim olduğunu söyledi.
Terim, Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan 23. Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri’nin ikinci gününde "Futbolumuz ve geleceği" konulu bir konuşma yaptı. Son 1 yılda yaptığı geniş çaplı araştırmanın verilerini ve çözüm önerilerini anlatan Terim, "Kulüplere getirilen ve getirilmesi gereken kriterlerin tavizsiz biçimde uygulanması gerekiyor" dedi.
Fatih Terim’in 23. Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri’nin son oturumunda gerçekleştirdiği konuşma şu şekilde:
"ÜLKE FUTBOLU İYİYE GİTMİYOR"
"Ülke futbolu iyiye gitmiyor. Futbolun içindeki aktörler olarak kendimize gelelim. Bugün beni sadece Milli Takım Antrenörü veya Türkiye Futbol Direktörü olarak değil, hayatını yaklaşık 50 yılını futbola vermiş biri olarak, bir spor adamı olarak, hayatını ülkeye ve ülke sporuna adamış bir ülke insanı olarak dinleyin. Bütün unvanları bir kenara bırakın. Söyleyeceklerime ülkesi için, ülkesinin kaynakları ve yüreği yanan birinin haykırışı olarak kulak verin. Bu sözlerin kişilerle, kulüplerle, kurumlarla hiçbir ilişkisi yoktur. Lütfen ilişkilendirme çabasına da girmeyin. Bu konuşma kimseye karşı değil. Sadece ve sadece futboldan yana bir konuşmadır. Lütfen olayı böyle dinleyin ve yorumlayın."
"TAKIMIMLA ANTRENMANDAYKEN GÖREVİME SON VERİLDİ"
"Öncelikle sizlere kendim ile ilgili kısa bir süreci hatırlatmak istiyorum. TFF ve Milli Takımlarla ilgili ilk görüşmem ve anlaşmam kulübümün izni ve onayı ile 4 karşılaşmaya teknik adam olarak çıkmam, artı Türk futbolunun geleceği için danışmanlık yapmam üzerineydi. TFF Başkanı’nın Milli Takımlar’la ilgili uzun süreli teklifini kabul etmeme gerekçem ise Galatasaray ile olan uzun süreli bir atılım projemin olmasıydı. Bunu da o günlerin arşivine bakarsanız net bir şekilde ifade etmiştim. Yaşanan süreci biliyorsunuz. Biliyorsunuz ancak yaşananların üzerine perde de çekiyorsunuz. Bunları da ifade etmek zorundayım. Ben takımımla antrenmandayken görevime son verildi. Maçtan sonra yaptığım açıklamada ’Kovsalar da gitmeyeceğim’ dediğim toplantıdan bir kaç gün sonra."
"UZUN BİR PROJE OLDUĞU İÇİN MİLLİ TAKIM’I KABUL ETTİM"
"Ardından TFF teveccüh göstererek, teknik adamlık göreviyle birlikte Türk futbolunun geleceği için projeler sürdürmek için bu görevi bana teklif etti. Birkaç maç için değil, Türk futbolunu ileriye götürecek uzun süreli bir projeydi. Aksi takdirde Milli Takım teknik direktörlüğü görevini kabul etmezdim. Türk futbolunu dizayn etme üzerine olan teklif olduğu için kabul ettim. Bundan yaklaşık 365 gün önce yapılan bir imza töreniyle mukavele imzaladım, Adana’da 5 Ocak’ta. 5 Ocak’ta Milli Takım’ın maçı vardı. 5 Ocak Adana’nın kurtuluşudur, unutulmamak için böyle yaptık."
"’KRAL ÇIPLAK’ DEMEK İÇİN KARŞINIZDAYIM"
"İmza sonrası kazanamazsam daha ’engel olanları ve engelleri de açıklayacağım’ dedim. Bir yıl sonra buradayım. Hakikaten 1 yıl Türkiye’yi arkadaşlarımla beraber tüm dünyanın Avrupa’yı kıyaslayarak bir kısım projeler hazırladık. Bir kısmını da hayata geçirmiş biri olarak karşınızdayım. Yani 1 yıl projelere neredeyiz, ne yapabiliriz, hatamız nerede diyerek geçti. Görevden gitmekten çekinmeyen ve doğruyu söylemekten vazgeçmeyen bir kişi olarak karşınızdayım. Bir kısmını görmezden geldiğiniz, bir kısmını göremediğimiz şeyleri söylemek için ’kral çıplak’ demek için karşınızdayım."
"KISA SÜRELİ ÇÖZÜMLER OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORUZ"
"Almanya 28 milyon spor yapan arasından yarışmacı sporcuları çıkarırken, biz 3 milyondan Dünya ve Avrupa şampiyonlukları istiyoruz. Onların neredeyse 10’da 1 hacminden şampiyonlar çıkarmaya, açıkçası şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyoruz. Uzun süreli projeler yapacağımıza çok başarılı olamadığımız her zamanki gibi kısa süreli çözümler oluşturmaya çalışıyoruz. Hatta bu yüzden devşirmelere yöneliyoruz. Yapıp devşirmelere yöneliyoruz."
"UYKULARIM KAÇIYOR"
"Avrupa’nın genelinde alt yaş takımlarındaki oyuncu sayısı üstten çok çok fazladır. Bu tabloyu görünce uykularım kaçıyor. Bu ülkede yetenekli oyuncu vardır; ancak endişe duyuyorum. Ülkemizde ekonomimizin büyüklüğüyle övünülüyor. Ama ekonomisi bizden büyük ülkeler daha az profesyonel kulübün elit futbolcu yetiştirmesi için ve uluslararası yarışmalardaki başarısı için kullanıyor."
"NAFİLE ÇABALAR İÇERİSİNDEYİZ"
"Avrupa’nın en büyük 7. futbol ekonomisine sahibiz. Peki bu tek başına neyi ifade eder ki? Bizim olmayı istediğimiz, hep örnek gösterdiğimiz bizden hariç 5 ülkeyi getirdim. İngiltere’de Premier Lig ve diğerleriyle beraber 92, İspanya’da 42, Fransa’da 40, Hollanda’da 38 profesyonel takım var. Taze dünya şampiyonu Almanya’da 36 profesyonel takım var. Bu tek başına koca bir hiç ifade eder. Bir şey ifade edebilmesi için yanını doldurmamız lazım. Maalesef hayır. Biz ne yapıyoruz, piramit ters. Altta oyuncu az. Ekonomik gücümüzü harcıyoruz. Biz de az buz para harcamıyoruz. Biz de şöyle yapıyoruz; şu anda Türkiye’de 127 profesyonel kulübümüz var. Kulüpler arası rekor sahibi oluyoruz. Orada 1.’yiz. Övündüğümüz 7. büyük ekonomimizle bu kadar kulübü besleyip futbolumuzu kalkındırmaya çalışıyoruz. Nafile çabalar içerisindeyiz."
"DURUMUMUZ TARİF EDİLEMEYECEK KADAR VAHİM"
"Ben de kulüplerimizin durumu nedir diye, göreve geldiğimiz andan itibaren çalışmaya başladım. Proje başlattım veya teknik bir analiz gibi bir şey başlattık. Sevgili arkadaşlar, durum kelimelerle tarif edilemeyecek kadar vahim. Kulüplerimiz birer ticari şirket olsaydı, bir kaçının dışındakinin tamamı iflas ettiklerini açıklamak zorunda kalırlardı. Birçok kulübümüzde kaynağı olmayan paralar harcanıyor, başarı kaygısıyla ülke kaynakları yok ediliyor. Geleceğe yönelik gelirler bile harcanıyor. Yanlış harcamaların hesabı sorulmuyor. Böyle bir düzen olur mu? Böyle bir kulüp yapısı olur mu? Bu mudur kulüp yapısı? Hayır. Ama müsaade ederseniz oluyor. Kulüplerimizin durumu hepimizin malumu."
"SÜPER LİG’DE DE ULUSAL KULÜP KRİTERLERİNE UYMAYAN KULÜPLER VAR"
"Arkadaşlar, 2014-15 sezonunda UEFA, kulüp lisansı almaya hak kazanan kulüplerimizin sayısında ciddi düşme var. PTT 1. Lig’de mücadele eden hiçbir kulübümüzün UEFA kulüp lisansı bulunmamaktadır. Hiçbirinin başvurusu bile yok. Kupayı kazanabilirler mi? Futbolda var. Nasıl gidecekler? Gidemezler. Bu ligdeki 18 kulübün sadece 9’unun ulusal kulüp lisansı var. Bırakın PTT Ligi’ndeki kulüpleri, Süper Lig’de de ulusal kulüp kriterlerine uymayan kulüpler var. FIFA’daki uyuşmazlık davalarımızın sayısı 600’ü aşmış. Makedonya ve Bulgaristan’ın gerisindeydik. Onların da önüne geçtik. FIFA, 3 kulübümüze dosyalar nedeniyle puan tenzili cezası vermiş. 2 kulübümüz transfer yasağı cezası aldı. Yargı kararları geldikçe durum daha da vahim olacak."
"BİR TEK ARDA VAR"
Saha performanslarına geldiğimizde, dünyayı incelediğimizde, milli takımların çoğunun futbolcuların Avrupa’nın önde gelen 5 liginde oynadığını görüyoruz. Dünyanın en iyi 5 ligi olduklarını kabul ediyor muyuz? Biz bunlarla yarışmaya çalışırken, bizim milli takımımızda bu liglerde oynayan sadece 1 kişi var. O da Arda. 2. var mı? Yok. Onu da yakında getiririz, öyle görünüyor. Tutmayız orada, özlemiştir diye. Biz 2.’sini, 3.’sünü, 4.’sünü deneyip göndermeyi isterken, onu da geri getirmeye çalışıyoruz."
"GENÇLERİMİZ SPORA ÇOK GEÇ BAŞLIYOR"
"Gençlerimize gelince. Yarıştığımız tüm ülkelerde futbola başlama yaşı 5’tir. Hollanda, İngiltere, İsviçre, Fransa, Almanya 5; biz 10. 5 yaş, eğitim bilimleri açısından da sosyal gelişim açısından da sportif başarı açısından da en uygun yaş olarak tayin edilmiştir. Elit bir futbolcu yetişmesi için 10 bin saat oynaması gerekir. Bu sürenin içinde okulda yaptığı beden eğitimi dersleri, sokaktaki oynadığı oyun ve futbol, kulüp dışı oyun formatındaki oyunlar bunun dışındadır. Elit futbolcu yetiştirmek için zaman ve çocuğun en çok öğrenme becerisi olan yaşları çok önemlidir ve çok verimli değerlendirilmelidir. Biz 10 yaşta başlıyoruz, arada 5 yaş fark var. Rakiplerimize dar havuzdan seçimi yapıyorken, Hollanda U7; İngiltere, İsviçre, Almanya U9’da başlarken biz de U11’de başlıyor. Çocuklarımız okulda da çok az spor yapma imkanı buluyor. Ne acıdır ki sıklıkla spor yapmak için bazı yerler bazı dersler kullanılmıyor. Beden eğitimi derslerimizin sayısı içler acısı. Zorunlu eğimi bitirene kadar bir sporcunun Avrupa’daki çağdaşlarından 5 yıl antrenman eksikliği, her yıl için de ortalama 80 saat beden eğitimi dersi eksikliği bulunuyor. Şehirdeki çocukların artık boş alan bulmakta zorlandığını ve sokak futbolu oynayamadığını da düşünürsek her geçen gün aradaki makas daha da artıyor. Futbolumuzun kalkınması için geleceğimiz için futbolun tüm paydaşları ile birlikte hareket etmek zorundayız. Ne kadar edebiliyoruz, bunu da sizlerin takdirine bırakıyoruz. Elit oyuncu yetiştirmenin önündeki sorun, rakipler 40 haftalık düzenleme yaparken biz ancak 10 haftalık yapabiliyoruz. Kulüplerden tepkiler gelmeye başladıkça, medya bu konuları görüp konuştukça, TÜFAD çözüm önerileri geliştirdikçe ancak ilerleyebiliriz."
"TÜM PAYDAŞLARIN ÇÖZÜMÜN ORTAĞI OLMA ZAMANI"
"Futbol seyircinin varlığıyla değerli ve keyifli hale gelen bir spor. Bu sayede kulüpler ciddi gelirler elde ediyor. Sporcular bu sayede keyif alabiliyor. Rakiplerimizin seyirci sayısına baktığımızda 2012-13’te Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya, Hollanda, Fransa, İskoçya, Belçika, İsviçre, Ukrayna ve Türkiye geliyor. Hepsinin gerisindeyiz. Almanya yüzde 100’ken biz çok gerilerdeyiz. İsviçre ile aramızdaki nüfus farkını görüyor musunuz Allah aşkına! Bizden çok seyircileri var. Sorunlardan kaçmama zamanıdır. Dibe vurmadan ne yapacağımızın çözümünü bulma zamanıdır. Bunun çözümüne katkıda bulunacak herkesin fikrini açıkça ifade etmesini istiyorum. TFF’nin kuruluşu 1923. O günden bugüne herkes için konuşuyorum. O günden bugüne hepsini incelediğim için konuşuyorum. Artık tamamdır. O zamandır bu zaman. Herkesin samimi katkı sağlama zamanıdır. Çünkü kısa pansumanlar bizim karakteristik özelliğimiz. Maalesef bunlar işi çözmüyor. Onun için uzun süreli sözleşme yaptım. Kalırım kalmam bilmiyorum. Dibe vurduk gidiyoruz. Yapılan planı uygulama zamanı. Futbolun tüm paydaşları için diyorum, vurma, sövme, yargılama, asma zamanı değil. Tüm paydaşların çözümün ortağı olma zamanı."
"HALK MAÇ ÖZETİ GÖRMEK İSTİYOR"
"Bir de ülkemizde yıllara göre seyirci durumuna bakalım. Seyircisiz futbolu ayakta tutmak mümkün değil. Seyirciyi tekrar tribünlere çekmek zorundayız. Herhangi bir sebeple seyirciyi azalttı, çoğalttı demeden bunu yapmak zorundayız. Bunun çok nedeni vardır. Her şeyi sayabilirsiniz. Bizim bunları çözüm futbolu tekrar seyirciye sevdirmemiz gerekiyor. Seyirci tribüne gelmiyor. Futbolla yatıp kalkan halkımız spor programlarını ne kadar izliyor. Pazar akşamları sadece maç özetlerini veren spor programları reytingde ilk yüzde bulabiliyor. İlk yüzde 20 dizinin tekrar gösterimi var. İlk 20’de bir tane spor, tartışma ya da yorum programı yok. Halkımız maç özetini izliyor. Hala futbolun kendini seviyor. Tartışma programlarına futbol programı dememiz lazım. Tekrar eden dizilerden bile arkadayız. Yazılı basınımızda gazetelere ilgi ne durumda? Ülkemizde spor gazetelerinin günlük tirajı 340 bin civarında. Okuyucuların büyük bölümü gazetenin kendinden çok iddia ve at yarışına ilgi gösteriyor. Bu yüzden hepiniz ile el birliği yapmak zorundayız. Sevsek de sevmesek de işbirliği yapmalıyız. Asılsız haberler yapılarak bir yerlere gidilemeyeceği ortada. Aynı gemideyiz. Bir taraf su alırsa diğer taraf yükselir. Orada olduğunuz için kendinizi şanslı hissetmeyin. Çünkü gemi batar. Batan gemiden mutluluk kazanç beklemeyin. Sonuç kaçınılmazdır. Eninde sonunda geminin batması kaçınılmaz olur. Futbolun gelişmesinde projeler ve uygulamalar için medyanın katkı sunmanız lazım. Futbolun yaşamasına destek vermeniz lazım. Medya ile de olmuyor, medyasız da olmuyor. Gelin emeğinizi ülke futbolu için kullanın. Türk futbolunun 92 yıldır biriken bir kısmı kronikleşmiş sorunlarını yok mu saymanız gerekiyor. Bildiğimiz gerçekleri bilmiyormuş gibi mi davranmamış gerekiyor. ’Her şey günlük gülistanlık mı’ dememiz gerekiyor. Sorunları söylemek kolay."
"KRİTERLER HARFİYEN UYGULANMALI"
"Ekonomik olarak borç batağındaki kulüplerimiz yüksek maliyetli oyuncular almaya devam ediyor. Tesis eksiğimiz var. Alt yapıdan oyuncu yetiştirme dertleri yok. Yetiştirmediğimiz için transferler yapıyoruz. Bu kısır döngüyü kırmalıyız. Bunu da ancak TFF’nin kulüpleri denetleyip, gerekli yaptırımları uygulamasıyla mümkün olur. TFF, kulüplere UEFA kriterlerine uyma zorunluluğu getirmelidir. Bu zorunluluk yok mu? diye sorabilirsiniz. Harfiyen uygulanmalı. TFF bununla da yetinmeyip ülke şartlarına uygun TFF kriterleri getirmelidir. UEFA kriterleri oldu mu herkes telaşta. TFF kriteri oldu mu ’hallederiz’ deniliyor. Bu kriterlerin hayata geçirilmesi için ciddi çalışmalarımız var. Bazı kulüplerimiz için TFF’nin vereceği kriterler uydu, uydu. Uymazsa, gereği uygulanmalıdır. Affın olduğu, kararların sürekli ötelendiği durumda adalet duygusu da ciddi bir şekilde yara almaktadır. Kulüpler için ciddi çalışmalarımız var. Bir önceki yıl gelir gider dengesi bozuk olan kulüp transfer yapmamalıdır. Ayrılmış teknik direktöre veya futbolcuya borcu olan kulüp transfer yapamamalıdır. UEFA ve TFF kriterlerini yerine getiremeyen kulüp eksi puanla başlayacak, iki sezon üstüste yaptığı takdirde küme düşme cezası verilmelidir. Bütün kurallar hiçbir baskıya boyun eğmeden yerine getirilmelidir. Gerekirse ben dahil, bu görevler bırakılmalıdır."
"SİYASET FUTBOLA KARIŞMAMALI"
"Bir başka konu futbolumuzun mali kaynaklarıdır. Süper Lig’in isim hakkı Spor Toto’da. 1. Lig’in PTT. Kamu kurum ve kuruluşlarının futbola büyük destekleri var. Devletin futbola destek olması çok önemli. Olmalı da, devletin gücünü hissetmek çok önemli. Ancak siyaset futbola karışmamalıdır, karıştırılmamalıdır. Ne futbola, ne tribüne siyaset sirayet etmemelidir. Bunu futbolumuz, sporumuz için temin etmeliyiz."
"TFF GENEL KURUL YAPISI DEĞİŞMELİ"
"Yapısı gereği, 1923’te kurulan TFF yönetimini tehdit eden genel kurul yapısını süratle değiştirmeliyiz. Avrupa’da hiçbir ülkenin futbol genel kurulunda profesyonel futbolun temsili yüzde 50’i aşmaz iken, TFF genel kurulunda bu yüzde 90 olarak görülüyor. Antrenör, hakem, topçu, eski oynamış futbolcuyu yan yana koyduğunuzda ancak yüzde 10 ediyor. Böyle bir yapı tehdit unsurudur. Ne size kuralları uygulatır, ne istediğinizi yaptırtırsınız. Ya acaba demek maalesef tölerans vermeyi gerektirir."
"BENİM AMACIM GÜZEL GÜNLERE YÜRÜMEK"
"Tüm ülke halkına sesleniyorum. Başkanımızın geçen gün söylediği gibi biz bir sene bunların hepsini çalıştık. Federasyon başkanı yönetim kuruluna bu imkanı sağladıkları için ve inanılmaz yetkiler verdikleri için, bunların hepsi idari ve ekonomik anlamda daha da katkı sunulacak konulardır. Her şeye açık yüreklilikle değindim. Duygularımı vücut dilimi kullanarak artık kavganın zamanı değil diye belirttim. Burada Fatih Terim, TFF Başkanı Yıldırım Demirören değil, üzerinde durmamız gereken tek merci vardır: Türk futbolu. Ben giderim başkası gelir. O yüzden şimdi Türk halkına ve kamuoyuna sesleniyorum. Benim amacım Mevlana’nın dediği gibi güzel günlere yürümek. Türkiye Futbol Direktörü görevini de bunun için kabul etmiştim. Bunları hayata geçirmek için her şeyi yapacağımdan emin olun. Ya yaparım, ya yaparım. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğim. Yapamazsam bu mücadelemi başka platformlarda sürdürürüm. Pes etmek yok."