Tuncay Özilhan, güçlü bir tarım sektörü güçlü bir kurumsal etkileşimle mümkün olduğunu söyledi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), gıda, tarım ve hayvancılıkta rekabet gücünün arttırılmasına yönelik hazırlanan çalışmasını endüstrinin paydaşlarıyla, ”Ekonomiye Umut Sofradan, Can Topraktan gelir” temasıyla paylaştı. TÜSİAD çalışmasında, çiftçinin refahının artmasının, sanayinin rekabet gücünün artmasında en önemli göstergelerinden biri olduğu açıklandı. Çiftçinin refahının artması için kırsal kalkınma kilit önem taşıyor. Bu kilidi açacak anahtar ise tarım olduğu ifade edildi. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkan Yardımcısı ve Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan güçlü bir tarım sektörü güçlü bir kurumsal etkileşimle mümkün olduğunu söyledi.
Çalışmada; rekabet gücü eşittir çiftçinin refahı, tek yetkili bakanlık gıda, tarım ve hayvancılık bakanlığı olmalıdır, iklim değişikliği rekabet gücümüzü etkileyecek mi? tarım çevre dostu enerji üretir, tüketici korkmasın, sağlıklı bilgiye ulaşabilsin, tarım ve gıda sektörlerinde piyasa ekonomisinin düzgün çalışmaması enflasyon açısından risk oluşturmaktadır, Avrupa Birliği’ne uyumda başarılıyız, tarımda inovasyon kamu özel sektör işbirliği ile olur, başlıklarıyla açıklamalar yapıldı.
Özilhan, tarım sektörünün insanoğlunun en temel ihtiyacına, beslenme ihtiyacına cevap vermenin yanı sıra istihdama sağladığı katkı itibarıyla kırsal kalkınmanın da itici gücü olduğunu söyleyerek konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Dünya nüfusunun beşte birine iş sağlayan bu sektör ülkemizde ise işgücünün yüzde 22 sini istihdam eder konumdadır. Öte yandan sanayi ve hizmetler alanlarındaki diğer sektörlerle ilişkisi düşünüldüğünde tarımın önemi daha da artmaktadır. Gıda fiyatlarındaki ve dünya nüfusundaki bu artışa paralel olarak yağış rejimlerindeki istikrarsızlık, küresel sıcaklık artışı vb. etkenler sonucunda artan kuraklığın yanı sıra aşırı hızla artan kentleşme neticesinde ekilebilir alanlar da daralmaktadır. Söz konusu gelişmeler gıdada arz güvenliği sorununu gündeme getirmiştir. Geçtiğimiz iki yılda 805 milyon insanın açlık sorunuyla karşı karşıya oluşu bu sorunun boyutlarını ortaya koymaktadır. Geleceğimizi tehdit eden bu sorun sektörde sürdürülebilir bir yaklaşımı gerektirmektedir".
2007 yılı hariç olmak üzere geçtiğimiz 10 yılda sürekli büyüyen Türkiye tarım sektörü, ülkemizi dünyada yedinci, Avrupa’da ise en büyük tarım ekonomisi haline geldiğini söyleyen Özilhan: "2023 yılı hedefleri dâhilinde tarımsal GSYH’mızın 150 milyar dolar düzeyine, bir başka deyişle iki katına çıkarılması, tarım sektörü ihracatımızın ise yaklaşık yüzde 160’lık bir artışla 40 milyar dolar düzeyine ulaştırılması öngörülmektedir. Sektörde rekabetçiliği etkileyen bir diğer kritik unsur ise ölçek büyüklükleridir. Ülkemizde uzun yıllardır devam etmekte olan arazi bölünmesi sorunu üretim verimliliğinin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada son yıllarda hız kazanan arazi toplulaştırma çalışmalarını ve geçtiğimiz aylarda kabul edilen ölçek büyüklüklerine ilişkin yasal düzenlemeyi memnuniyetle karşılıyor, bu çalışmaların devam etmesi gerektiğine inanıyoruz." dedi.
Özilhan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülkemizde tarımsal ölçek büyüklüklerinin sınırlı oluşu üretim verimliliğinin yanı sıra sektörde Ar-Ge yatırımlarının da istenen seviyeye ulaşmasında belirleyici olmaktadır. Tarıma yönelik Ar-Ge harcamalarında, OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında, ülkemizin oldukça gerilerde yer aldığı görülmektedir. Küresel rekabet ekseninde Ar-Ge, sektörde sürdürülebilirliğin temini ve ürün kalitesinin yükseltilmesi bakımından hayati konumdadır. Bu çerçevede, ülkemizin tarım ve gıdada hedeflenen noktaya ulaşması için Ar-Ge yatırımlarının artırılması şarttır. Bu noktada yakın zamanda açıklanan teşvikler de dâhil olmak üzere atılan adımları önemsiyor ve devamını bekliyoruz. Saymış olduğum tüm bu alanlarda iyileştirme amacıyla alınan tüm tedbirler ancak katılımcı bir yaklaşımla başarıya ulaşacaktır. Bir başka deyişle güçlü bir tarım sektörü güçlü bir kurumsal etkileşimle mümkündür. Bu bağlamda özel sektör ve kamu işbirliğinin geliştirilmesi ve kurumlar arası iletişimin güçlendirilmesinin yanı sıra, sektörde kooperatifleşme ve kümelenme çalışmalarının desteklenmesi de kritik önem taşımaktadır.”