Uzman Sosyal Pedagog-Psikolog Hanım Demirbaş, mutlu olmanı tesadüf olmadığını söyleyerek, "Mutlu olmak kendi elimizdedir" dedi.
Spor yapıldığında insanların mutlu olabileceğini söyleyen Uzman Sosyal Pedagog ve Psikolog Hanım Demirbaş, "Spor yapıldığında vücudumuz mutluluğa neden olan hormon kokteyli Serotonin, Dopamin ve Noradrenalin) salgılar. Bunlar ısınmış vücudu soğutur, ruh halini sakinleştirir, limbik sistemde içsel bir mutluluk halinin yayılır. Spor bizi mutlu eder, memnun olma duygumuzu artırır ve bizi rahatlatır. Düzenli sporla sadece bedensel fit olmayız günlük hayatımıza da daha enerjik başlar ve daha rahat zorlukların üstesinden geliriz" dedi.
Mutlu olmak içib dostlukların kurulması gerektiğinin altını çizen Demirbaş, "Sosyal varlıklar olduğumuz için başka insanlarla bir arada olmak, onlardan değer ve onların onayını almak insani temel ihtiyaçlarındandır. Birlik ve beraberlik duygusu içinde bir sisteme içinde olmanın tek olmamızdan daha büyük olduğunu hissederiz. Sıkı aile bağları ve arkadaş ilişkileri içinde bulunanlar daha az stres hissederler, örneğin enfeksiyonlar ve kalp krizlerinden daha kendilerini toparlar ve daha uzun yaşarlar. Yalnız insanlarda ölüm riski daha yüksektir. Arkadaşlık gibi sosyal ağlar insanı hayata bağlar: Arkadaşlar hayatımızda bize yardım ederler. Hayat yolculuğumuzda bize eşlik ederler, düşüş ve kalkışlarımıza şahittirler. Hepimiz, kendimizi olduğumuz gibi gösterebileceğimiz insanlara ihtiyaç duyarız. Arkadaşlarla buluşmanın ilaç gibi etkisi vardır. Buluşma sonrasında olumlu etkisi saatler sürer. Kendimizi daha canlı, heyecanlı, neşeli, bütünleşmiş hissederiz" diye konuştu.
’Yeni insanlarla tanışma ve kendinizi onlara açma konusunda daha cesaretli olun’ diyen Uzman Pedagog Demirbaş, "Sadece, kendimizi olduğumuz gibi kabul ettiğimizde kalıcı memnun ve mutlu oluruz. Özellikle bir kriz anında çoğu kendinden şüphe etmeye başlar. Kendilerini sorgular ve önceden mümkün olanla veya başkalarının performansı/ durumu ile kendini kıyaslarlar. Böylece kendine karşı mücadele açar ve kendini baskı altına sokar. Kendimizi yerdiğimiz de değil güçlendirdiğimiz de mutlu oluruz. Özgüven eksikliğinin bir çok nedeni olabilir. Çoğunda bunun temeli ya çocuklukta ya da ergenlikte atılmaktadır. Anne ve babasından değer görmeyen, övgü almayan onaylanmayan biri zamanla negatif bir benlik algısı ve ret edilme korkusu geliştirir.
Korkuların üzerine gidilirse korkular zayıflar hatta tamamen ortadan kalkabilir. Güçlü olduğunuzu düşünün, çünkü sandığınızdan daha güçlüsünüz. Kendini güçlü hissetmek kendini küçük görmekten daha eğlencelidir. Asıl güçlü yönlerinizi yaşayın, elinizden gelenin en iyisini yapın. Birisi kalbimize dokunduğunda, sevgiye, onaya, ilgiye, bütünleşmeye olan özlemimize hitap ettiğinde mutlu anlarımız gerçekleşir: bunlar, bizi sevdiğini söyleyen bir insanın kelimeleri, bir iltifat, iyi bir haber olabilir. Bu anları özel kılan beklenmedik olması ve bir anda birden içimizde mutluluk duygusunu yaymasıdır. Böyle mutluluk anlarını anımsamayı severiz. Hatırladıkça yeniden mutlu oluruz. Çiçek gibi açarız ve ışık saçarız. Sevinç, rahatlık, şükran duygusu, sevgi, gurur, gibi olumlu duygular hükmetmeye başlar. Anılar zamanla solmaya mahkum olduğu için bunları mutlu anılarımızı not alabileceğimiz bir günlükte not almak faydalıdır. Yıllar geçse de böylelikle olumlu duygularla bağlantı kurmak mümkün hale gelecektir. Eğer hayatınızda önemli bir şeyler olmuyorsa siz başkalarını mutlu edin. Başkalarını mutlu etmek en az kendimizin mutlu olması kadar güzeldir" şeklinde konuştu.
Net amaçları ve vizyonları olan insanların geleceğe dair belirgin amaçları olmayanlara göre daha mutlu olduğunu dile getiren Hanım Demirbaş, şunları söyledi:
"Önemli ve rentabl bir şey hedeflediğimizde ve bunu gerçekleştirme yollarını zihnimizde canlandırdığımızda gerçek hayatta hedefimizin gerçekleşmesine yönelik mıknatıs gibi ip uçlarını çekeriz. çekeriz. Gerçekçi ve pozitif amaçlar bizi umut ön sevinç ile kaplar ve bizi amacımıza her ulaştıran etap bizi gururlandırır, memnun hale getirir ve mutlu eder. Dünyada bir şeyler başarabileceğimize inandığımızda elle tutulur başarı duygusunu yaşarız. Bunun da özgüvenimize olumlu geri dönüşümü olur. Amaçsız gününü gün eden, olumlu bir gelecek hayal edemeyen hatta buna inanmayan, dünyanın onlara düşmanca ya da dünyanın onları umursamadığını düşünmeyen insanlar ise depresyonlara, korku durumlarına ve kaygı ve endişelere daha açık olurlar. Kişisel amaçları olmadığından sürekli keyifsizlik ve demotivasyonlarına karşı savaş ilan ederler."