Yeni Dönemde Türkiye’yi Bekleyebilecek İç Ve Dış Gelişmeler

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Demiryol, Türkiye’nin Ortadoğu’da yaşanan son olaylar doğrultusunda sergileyeceği tavır, Avrupa Birliği üyeliği konusunda atılacak adımlar, uluslararası ticarette yaşanabilecek gelişmeler ve açılım süreci ile demokratikleşme paketi konularında yeni dönemde Türkiye’yi bekleyen gelişmeler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin son üç yılda dış politikada çalkantılı bir dönemden geçtiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Demiryol, yeni dönemde Türkiye’nin dış politika stratejisinde değişiklik beklenebileceğini ancak bu değişikliğin ne yönde olacağını şimdiden tahmin etmenin zor olduğunu belirtti. Türkiye’nin dış politikada izleyeceği yolu kestirmenin özellikle Ortadoğu için oldukça zor olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Demiryol, “Türkiye dış politikası bir vakumda, bir boşlukta oluşmuyor. Diğer aktörlerin stratejilerine ve iç politika gelişmelerine bakmak lazım. Buna rağmen bir öngörüde bulunacak olursak şunu diyebiliriz; Türkiye’nin önümüzdeki dönemde daha ölçülü, daha realist bir dış politika izleyeceğini, en azından izlemek zorunda olduğunu düşünüyorum. Özellikle Arap Baharı’ndan bugüne izlenen dış politika bize Türkiye’nin dış politika amaçları ile araçları arasında bir uçurum olduğunu gösterdi. Türkiye dış politikada amaçladıklarını mevcut koşullar altında ve elindeki araçlarla elde etmekte zorlanıyor görüntüsü sergiliyor. Dolayısı ile dış politika vizyonunun ve amaçlarının eldeki araçlara ve sahadaki koşullara adapte edilmesi gerekiyor’’ dedi.
“GAZZE’DEKİ ATEŞKESİN KALICI OLMASI HALİNDE MÜZAKERE SÜRECİNİN BAŞLAMASI SÖZ KONUSU OLABİLİR”
Bugün Ortadoğu’da Esad’ın Suriye’si, askeri rejim altındaki Mısır ve de üç yıl önce kimsenin tahayyül edemediği yeni bir aktör olan IŞİD ile baş başa olduğumuzu belirten Yrd. Doç. Dr. Tolga Demiryol, özellikle Ortadoğu’da yeni bir aktör olan IŞİD konusunda Türkiye’nin bölgedeki diğer aktörler ile iş birliği yapması gerektiğini ve bunun da ister istemez daha realist bir politikayı zorunlu kıldığını dile getirdi.
Türkiye- İsrail ilişkileri ile ilgili olarak da değerlendirmede bulunan Yrd. Doç. Dr. Demiryol, Mavi Marmara’dan bu yana krizde olan ilişkilerin normalleştirmesi için yoğun çaba sarf edilmesine rağmen İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırı sonucunda uzlaşı ihtimalinin kısa vadede azaldığını belirtti. Yrd. Doç. Dr. Demiryol, “Koşullar böyleyken Türkiye’nin herhangi bir olumlu adım atması güç olacaktır diye tahmin ediyorum. Şu anda geleceğe dair öngörüde bulunmak oldukça zor. Gazze’deki ateşkesin kalıcı olması halinde müzakere sürecinin başlaması söz konusu olabilir’’ diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Demiryol, ‘’Barış konusunda Hamas’ın görüşmeye hazır olduğuna dair analizler de çıkıyor uluslararası basında. Sorunun çözümünde İsrail iç politikasının önemi de büyük. İsrail’in içindeki şahinlerin ikna edilmesi gerekiyor. Burada da Amerika’nın devreye girmesi lazım. Aslına bakarsanız İsrail - Filistin sorunun çözümünün anahtarı herkesten çok Amerika’da diye düşünüyorum’’ şeklinde konuştu.
YENİ DÖNEMDE AB İLE İLİŞKİLER
Son dönemde dikkatlerin Ortadoğu’ya çevrilmesiyle gündemdeki önemini yitirmiş görünen Avrupa Birliği üyeliği sürecini hükümetin yeniden sahiplenmesi gerektiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Tolga Demiryol, “62’inci Hükümetteki yeni isimler de bize bu konuda ipucu veriyor. Yeni Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu önceki kabinede AB Bakanlığı yapmış ve AB konusunda çok tecrübeli bir isim. Böyle bir geçmişe sahip değerli bir siyasetçinin Dışişleri Bakanlığı’na gelmesi hem Avrupa Birliği’ne verilen bir sinyal hem de hükümetin müzakerelerin canlandırılması hususunu ne derecede ciddiye aldığının göstergesi. Yeni Avrupa Birliği Bakanımız Volkan Bozkır da çok tecrübeli bir diplomat. Yeni hükümetin programında ve öncelikler sıralamasında AB’nin bir önceki döneme göre çok daha yukarıda olacağını düşünüyorum’’ ifadelerini kullandı.
AB ile ilişkiler konusunda öncelikle Kıbrıs sorununun ele alınması gerektiğini vurgulayan Demiryol, “Kıbrıs sorunu, Avrupa Birliği’nin olmazsa olmazı. Şu anda müzakerelerin ilerlememesinin, pek çok faslın kapalı olmasının nedeni Kıbrıs vetosu. Örneğin, Türkiye’nin uyum yolunda son 10 yılda önemli mesafe kaydettiği enerji faslının kapalı olmasının temel nedeni de Kıbrıs’ın itirazı. Türk-Rum kesimleri Kıbrıs’ta Ban-ki Moon planı üzerinde müzakere yürütüyorlar. Birleşmiş Milletler’in yanı sıra ABD de bu müzakerelere aracılık ediyor. Bu görüşmelerin olumlu sonuçlar doğuracağını umuyoruz. Dolayısı ile Kıbrıs müzakerelerinin gelişimi, Türkiye’nin AB stratejisini belirlemesi açısından önemli bir faktör olacaktır’’ dedi.
Kıbrıs açıklarındaki Afrodit ismi verilen doğalgaz rezervine de dikkat çeken Demiryol, “Bu doğalgazın Avrupa’ya ulaştırılması için Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir bölgesel işbirliğine gidilmesi gerekiyor. Akdeniz altında inşa edilecek bir doğalgaz boru hattı olasılıklardan biri. Ancak bunun için taraflar arasında siyasi iş birliği şart. Dolayısı ile bu yeni ortaya çıkan durum Kıbrıs sorununun çözümüne dair orta vadede bir fırsat yaratıyor’’ diye konuştu.
“ULUSLARARASI YATIRIMCIYI ÜLKEYE ÇEKMEK ÖNEMLİ”
Bazı ülkelerdeki hızlı ekonomik büyümenin ardında büyük ölçüde Amerika’nın genişlemeci para politikası olduğunu belirten Demiryol, bunun aynı zamanda bir kırılganlık getirdiğinin de altını çizdi. Türkiye’nin de kırılganlık riski taşıyan ülkeler arasında bulunduğunu ifade eden Demiryol, “Amerikan Merkez Bankası Fed’in genişleme politikasının yavaş yavaş sonlandırılmasıyla sermaye akışının kısmen gelişmiş ülkelere dönmesi yönünde bir eğilim söz konusu” dedi.
Doğrudan yabancı yatırımı ülkeye çekmek için vergi istisnaları, gümrük uygulamaları, arazi tahsisleri gibi özel teşvikler söz konusu olduğunu da belirten Yrd. Doç. Dr. Demiryol, “Teşvikler ve benzer enstrümanlarla Türkiye’yi daha rekabetçi kılarak doğrudan yabancı yatırımı ülkeye çekmeye çalışıyoruz. Çünkü sürdürülebilir büyüme ve orta gelir tuzağından kurtulma adına Türkiye için önemli olan kısa vadeli sıcak paradan ziyade daha kalıcı ve katma değeri yüksek doğrudan yabancı yatırım. Ama bu konuda teşvikten daha da önemli bir unsur var, o da hukuk devleti uygulamaları. Araştırmalar tekrar tekrar gösteriyor ki yabancı yatırımcıların en çok önem verdiği şey gittiği ülkede evrensel hukuk prensiplerine uygun bir hukuk devleti var mı, yolsuzluk ne seviyede gibi soruların cevapları’’ diye konuştu.
DÜNYA SİYASETİNE YÖN VEREN ÜLKELERLE OLAN İLİŞKİLER
Önümüzdeki süreçte ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında gerçekleşecek ve dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 60’ını kapsayacak olan serbest ticaret anlaşmasını da hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Demiryol, iki blok arasındaki ticarete 460 milyar dolarlık bir artış getirecek bu anlaşmaya Türkiye’nin de uzun süredir dahil olmak istediğini belirtti. Demiryol, “Türkiye Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na dahil olabilmek için lobicilik faaliyetleri yürütüyordu ancak beklenti Türkiye’nin bu anlaşmanın parçası olmayacağı yönündeydi. Ancak son gelişmelere göre bazı olumlu gelişmeler söz konusu. Eylül ayında ABD-AB ve Türkiye arasında Türkiye’nin üyeliğinin teknik yanlarının görüşüleceği bir üçlü görüşme olacak. Türkiye’nin Transatlantik Ortaklığı’na dahil olması için de bir umut ışığı belirdi diyebiliriz. Türkiye anlaşmanın dışında kalırsa hem AB hem de ABD’ye ihracat yapmakta zorlanacak. Ayrıca bu ortaklık dünya ticaretinin kurallarını belirleyecek yeni bir oluşum. Tabi aynı nedenlerden dolayı da Çin ve Rusya bu duruma karşı çıkıyor. Dünya ticaretinin yüzde 60’ını kontrol edecek bir bloktan bahsediyoruz. Dolayısı ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’na katılmak Türkiye için hayati bir önem arz ediyor’’ diye konuştu.
YENİ DÖNEMDE AÇILIM SÜRECİ DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Yeni dönemde çözüm sürecinden yana umutlu olduğunu ve hükümetin bu konuda güçlü bir irade gösterdiğini düşündüğünü söyleyen Yrd. Doç. Dr. Demiryol, “Hükümetin çözüm sürecini nihayetine ulaştırma konusunda bir irade sergilediğine inanıyorum. Yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ilgili görüşmelerde bir yavaşlama olmuştu ama son dönemde müzakere trafiğinin hızlandığına dair haberler geliyor. En önemli konulardan bir tanesi de genel af. Silahsızlandırmanın ardından ne olacağı, bu insanların topluma katılımının nasıl sağlanacağı gibi soru işaretleri söz konusu’’ şeklinde konuştu.
DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Demokratikleşme paketi ile ilgili de değerlendirme yapan Yrd. Doç. Dr. Demiryol, bu konunun yeni hükümetin ajandasının en üstünde yer alması beklentisinde olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Demiryol, “Demokratikleşme paketi, demokrasiyi güçlendirici bir takım yenilikler getirildi ama bir tek şey eksik kaldı, seçim reformu. Geçtiğimiz Eylül ayında gündeme gelen seçim reformu konusunda özellikle de seçim barajının düşürülmesi ile ilgili ortaya konulmuş üç öneri vardı. Ya mevcut yüzde 10 ile devam edilecekti, ya baraj yüzde 5’e çekilecekti ve daraltılmış bölge sistemine geçilecekti ya da barajın tamamen kaldırılması ve dar bölge sistemine geçilmesi söz konusuydu. Bu önerilerin kamuoyunda tartışılması ve bir formül üzerinde anlaşmaya varılması öngörülmüştü. Ama seçim reformuna dair bu tartışmalar araya krizlerin girmesiyle ya da seçimler nedeniyle olmadı. Ben bu tartışmanın yeni hükümetin ajandasının en üstünde yer alması gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Haberleri