Zirve Yayınevi davasının tutuklu sanıklarından Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, Zirve Yayınevi cinayetleri davasının “Paralel Devlet Yapılanması” tarafından jandarma personeli üzerine yıkılmaya çalışıldığını iddia etti.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Zirve Yayınevi davasının 96. duruşmasının ilk oturumunda mahkeme başkanı Vedat Koç, celse arasında gelen evraklar hakkında bilgi verdi. Başkan Koç, gizil tanık İlker Çınar’ın askeri cezaevinde yatarken kendi hesabına gelen paranın çekilmesi ile ilgili belgelerin asıllarının mahkemeye gönderildiğini belirtirken, Ergenekon Davası ile ilgili gerekçeli kararında mahkeme dosyasına ulaştığını kaydetti.
Mahkeme Başkanı Vedat Koç, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan talep edilen Kozmik Oda ile ilgili soruşturma dosyasından istenen belgelerin talep edilmesine cevap verilmediğini, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada ele geçirilen delillerle ilgili makbuzların gönderildiğini, talep üzerine MİT’ten jandarmadan gönderilen 5 adet belgenin mahkeme dosyasına gönderildiğini, Orgeneral Hurşit Tolon ile ilgili CD imajının dosyanın Yargıtay’da olması nedeniyle buradan talep edildiğini, Levent Ersöz’ün 7 Kasım 2014 tarihinde Ankara’da dinlenilmesi için gün verildiğini, Kırşehir Emniyet Müdürlüğü’nce gönderilen yazıda, Binbaşı Haydar Yeşil’e ait hard diskin imajı alınmadan delil poşetine konarak Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğinin belirtildiğini, tanık Zekeriya Beyaz ile ilgili olarak Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce herhangi bir işlem yapılmadığının göründüğünü, İlker Çınar ile ilgili olarak Tarsus Askerlik Şubesi’ndeki tüm belgelerin mahkemeye gönderildiğini, gizli tanık Adıyaman’ın vermiş olduğu ifade üzerine Meteoroloji’den istenen bilgide, belirtilen tarihte Malatya bölgesinde kar yağışı olmadığının belirtildiğini, celse arasında tutuklu sanık Varol Bülent Aral’ın etkin pişmanlık yasasından yaralanmak için dilekçe gönderdiğini, gizli tanık İlker Çınar’ın da basında kendi aleyhinde çıkan haberlere ilişkin açıklamalı dilekçe gönderdiğini belirtti.
Mağdur avukatlarından Murat Dinçer, gelen evraklar üzerinde daha sonra değerlendirme yapacaklarını belirtip davanın geldiği noktayı eleştirerek, “Artık karar bekliyoruz. Dava karar aşamasındayken yeni yeni talepler alınıyor. Duruşma disipline edilmeli” dedi.
Mağdur avukatlarından Erdal Doğan ise, Kozmik Oda soruşturması ile ilgili belgelerin ısrarla mahkemeye gönderilmediğini ve bunun mahkemece göz önüne alınmasını talep ederek, mahkemece kabul edilen bazı taleplerin davanın esasına ilişkin olmadığını kaydetti. Avukat Doğan, dava sanıklarınca basına verilen röportajlarda yanlış yönlendirmeler yapıldığını belirtti.
Sanık avukatlarından Faik Demez ve Şahin Evin, gelen ara karalarla ilgili belgeleri daha sonra değerlendirme yapacaklarını kaydetti.
Sanık Emre Günaydın’ın avukatı Niyazi Tokmak ile sanık Salih Gürler’in avukatı Ekrem Karadeniz ise sanıklarla ilgili olarak uygulanan adli kontrolün her gün karakola gidilerek imza verilmesi şeklinde uygulanmasını talep ettiler.
Sanık Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer, İlker Çınar’ın sanık sıfatıyla sanık avukatları bilgisi olmadan ve bilgi verilmeden sorgusunun yapıldığını hatırlatarak, böyle bir sorgulama şeklinin Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda olmadığını, adil yargılama ihlali yapıldığını ve sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın sorgusunun mahkemede yeniden yapılmasını talep etti.
Av. İlkay Sezer, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın sorgusu esnasında kendisi ile irtibat sağladığını iddia ettiği asker görevlisi Ahmet Erdoğan’ın fotoğrafını teşhis ettiğinin dosyada belirtildiğini, ancak bu fotoğrafın dosyada bulunmadığını, asker kökenli olduğu belirtilen Ahmet Erdoğan’ın açık adres bilgilerinin Genelkurmay Başkanlığı’ndan istenerek tanık olarak dinlenilmesini ve teşhis edildiği belirtilen fotoğrafla da varsa böyle bir şahsın karşılaştırılmasını talep etti.
Av. Sezer, sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili olarak bazı iddialarda bulunulduğunu ve bu iddiaların mahkemece Genelkurmay Başkanlığı’ndan sorulması gerektiğini de kaydetti.
Sanık avukatlarından Yasemin Hamamcı ise, asker sanıkların ikinci bir iddianame ile davaya dahil edildiğini, sanıkların şimdiye kadar adil yargılanmadığını, cinayetle alakası olmayan kişilerin bu davaya dahil edildiğini ve eski mahkeme heyetinin sanık taleplerini hiçbir zaman dikkate almadığını ve taleplerin ancak mahkemenin yeni heyeti tarafından kabul edildiğini belirtti.
Sanık Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger’in avukatı Saim Tuğrul ise, yargılamalarda tarafların her aşamada mahkemeye delil sunabileceğini belirterek, “Geçmiş mahkeme heyetince adil bir yargılama yapılmadı ve hiçbir talebimiz karşılanmadı. Şu anda taleplere ilişkin gelen belgelerde çok ciddi cevaplar verilmiştir. Bu dosyada gizli tanıklar yalan söylemiştir. Gizli tanık Adıyaman’ın ifadesi ile ilgili talebimiz eski mahkeme heyetince reddedilmişti. Yeni mahkeme heyetinin talebimizi kabul etmesi üzerine Meteoroloji tarafından gönderilen yazıda tanık Adıyaman’ın ‘Kar yağıyordu gidemedim” demesine karşın, o belirtilen tarihte Malatya bölgesinde kar yağışı olmadığı belirtiliyor. İl güvenlik toplantı tutanaklarında sanki misyonerlerle ilgili konuyu sadece jandarma gündeme getiriyormuş gibi vurgulanıyor. Biz İl Güvenlik Toplantılarında kurumların İslam imzalı sunumlarını talep ediyoruz” dedi.
Ülger’in diğer avukatı Halis Önal ise, “Gizli tanık Adıyaman’ın mağarada gömüldüğünü söylediği silahın gömülme tarihi ortaya çıktığında bu kumpası kuranlar da ortaya çıkacaktır” diyerek, mağarada bulunan silahın gömülme tarihinin mutlaka belirlenmesi gerektiğini ifade etti.
Duruşma savcısı Zafer Hazar ise tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Varol Bülent Aral’ın tutukluluk haline devam edilmesini talep etti.
Sanık Abdullah Atılgan, kendisinin 2012 yılından beri kısım amirinin tanık olarak ifadesinin alınmasını talep ettiğini ancak bu talebin 2014 yılında mahkemenin yeni heyeti tarafından kabul edildiğini, kısım amirinin vermiş olduğu ifadenin okunmasında her şeyin görülebileceğini belirtti.
Mehmet Ülger’in avukatı Saim Tuğrul, “Davanın bur kumpas olduğu açık ve net olarak ortadır. İlker Çınar’ın hiçbir beyanı dikkate alınmamalıdır. Hatta İlker Çınar bile, ‘beni paralel yapı kullandı’ diyecek duruma gelmiştir. Mehmet Ülger 42 aydır tutukludur. Aracı olduğu iddia edilen kişiler ise ortada yoktur. Bunlardan birisi ise tanık olarak mahkemede dinlenmiştir” diye konuştu.
Tutuklu sanık Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, duruşmada söz alırken duruşma savcısı Zafer Hazar’a dönerek, “Tutuksuz yargılanmaya talep edeceğim, ancak HSYK’daki değişiklik nedeniyle dava savcısı sayın Hazar’ın yargı imamından talimat almıyor diye düşünüyorum” dedi. Bunun üzerine savcı Hazar “Bununla ilgili deliliniz var mı Mehmet Ülger” diye sordu. Mehmet Ülger ise, “Düşünmüyorum diye söyledim” dedi.
Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, kendisinin ve diğer jandarma personelinin bu davaya ‘paralel devlet yapılanması’ tarafından dahil edildiğini belirterek, kendisini ve jandarma personelinin paralel devlet yapılanmasının başta 2. Ordu Komutanlığı ve Elazığ 8. Kolordu ve çevresindeki jandarma personelini fişleme faaliyetini ortaya çıkardığını söyledi.
Ülger, “Savcılar tespit etiğimiz isimlerin ifadelerini bile o dönem almamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, paralel devlet yapılanmasının farkına daha yeni vardı, ama ben o zaman vardım ve paralel devlet yapılanmasının faaliyetlerini ortaya çıkardım” ifadelerini ileri sürdü.
Ülger, kendisinin 1 yıl süreyle Azerbaycan’da görev yaptığını ve orada Fethullah Gülen’in Kafkasya imamının Azerbaycan’da yaptığı toplantılara katılmamasından dolayı rahatsız olduklarını ileri sürdü.
İhbar mektuplarının özellikle 2 savcıya gönderilmesinin de çok önemli bir ayrıntı olduğunu belirten Ülger, kendisinin vermiş olduğu dilekçelere savcılığın aylarca cevap vermemesine karşın, Adem Yavuz Arslan ile ilgili şikayetine ise 1 haftada cevap verilerek, kendisi hakkındaki iftiralar için kovuşturmaya gerek duyulmadığını da ileri sürdü.
Kendisine yönelik iftiraların Fethullah Gülen’e bağlı polislerce yapıldığını, Malatya’daki görevi esnasında Organize Sanayi Bölgesi’nde paralel devlet yapılanmasının haraç toplamasına müsaade etmemesi nedeniyle hedef haline getirildiğini öne süren Ülger, dava iddianamesinin de yine paralel devlet yapılanması tarafından hazırlatıldığını ileri sürdü.
Zirve Yayınevi cinayetleri öncesinde atış talimi yapan sanıkların polis tarafından yakalandığını, ancak olay yerinde bulunan kuru sıkı silahın, atış taliminde kullanılan silah olduğunu belirten Ülger, o dönemki emniyet yöneticileri üzerindeki dikkate uzaklaştırmak için cinayetin jandarma üzerine yıkılmaya çalışıldığını iddia etti. Ülger, “Cinayeti jandarmanın üzerine yıkmak isteyen paralel devlet yapılanması suçüstü yakalanmıştır ve cinayetleri Fethullah Gülen cemaatinin üzerine yıkılacağı yaygarasını koparmıştır. Fethullah Gülen grubu ile ilgili telefon dinleme taleplerimiz o dönem cumhuriyet savcılarınca reddedildi. Fethullah Gülen grubu o dönem devlet için tehlike görünmüyordu. Malatya il imamının ve bölge imamının kendi adlarına cep telefonları bulunmuyordu” iddiasında bulundu.
Mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.