Aydın Diva-sen’den Osmanlıca Ve Yeni Yıl Açıklaması

Aydın Diva-sen’den Osmanlıca Ve Yeni Yıl Açıklaması

Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (DİVA-SEN) Aydın İl Başkanı Necmettin Tufan, Osmanlıca tartışmaları ve yeni yıl kutlamalarıyla ilgili olarak bir açıklama yaptı.
DİVA-Sen İl Başkanı Necmettin Tufan, yaptığı açıklamada; “Ecdadının yazdıklarını okuyamayan, söylediklerini anlayamayan bir nesil; bugün geçmişi anlama adına ‘Osmanlıca’ deyince; şiddetli bir muhalefet, amansız bir eleştiri yükseldi malum çevrelerden. Yine aynı çevreler; kutlamaların yapılış şekli itibariyle hiçbir dinin tasvip etmediği, tam bir ‘misyonerlik faaliyeti’ olan, Noel Kutlamalarını huşu ve huzur içerisinde yapabilmenin çabası içerisindeler. Malum zevata sözümüz yok. Bizim sözümüz 04 Cemaziyelevvel 1331 (28 Mart 1913) tarihli, Merhum Mehmet Akif Ersoy’un şiirini anlamada zorlanmayacak değişimlere açık feraset erlerine” dedi.
Tufan’ın açıklamasında bahsettiği Mehmet Akif Ersoy’un şiiri ise şöyle:
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
"Yandık!"diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn’i,
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn’i!...
Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz’ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın
Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?
Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş’al-i vahdet,
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?
Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?
Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
Solsun mu o parlak yüzü Kur’an-ı Hakim’in?
İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?
Lâ yüs’ele binlerce sual olsa da kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!
Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel’unları... Tuttun bizi yaktın!
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi’ yıkılıp hâke serildi!
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!