Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’ndan İha’ya Özel Açıklama
Çay İşletmeleri (ÇAYKUR) Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, 2014’ün çay üreticileri için altın yıl olduğunu belirterek, çok iyi fiyatlarla ve peşin parayla çay alımı yaptıklarını söyledi.
İhlas Haber Ajansı’na (İHA) özel açıklamalarda bulunan ÇAYKUR Genel Müdürü Sütlüoğlu, “Çay üreticilerimiz, tarihlerinin en güzel dönemini yaşadı. Çok güzel fiyatlar ile peşin ödeme yaparak çay aldık. Bir iki yıldır özel sektör de peşin ödemeler yapmaya ve iyi fiyatlarla çay almaya başladı. Randevulu sistemle, çay alımında yaşanan kargaşa, sıkıntı ve problemler ortadan kalktı. Vatandaş rahatlıkla çayını ve parasını topluyor. Çay, tarihinde hiç bu kadar iyi bir yıl geçirmemişti” dedi.
Türkiye’nin, dünyanın beşinci büyük çay üreticisi olduğunu kaydeden İmdat Sütlüoğlu, Türkiye’nin, fert başına çay tüketiminde ise birinci olduğunu ifade etti. ÇAYKUR’un 55 ülkeye ihracat yaptığını vurgulayan Genel Müdür Sütlüoğlu, “ABD, Çin, İngiltere, Singapur gibi ülkeler dahil ihracatımız var. Avrupa ülkelerine de çay ihraç ediyoruz. İhracatımız da her geçen gün artıyor” dedi.
"TÜKETİCİYİ YENİ YILDA YENİ ÇAY ÇEŞİTLERİ BEKLİYOR"
Tüketiciyi 2015 yılında yeni çay çeşitlerinin beklediğini söyleyen İmdat Sütlüoğlu, “2015’te gerek üretici gerekse tüketici açısından yeni çalışmalarımız var. Biz normal çaya, yeşil çayı, beyaz çayı ve soğuk çayı da ekledik. Yakında meyve ve sebze karışımı yeşil ve siyah çaylar çıkaracağız. Baharın ilk çaylarından ürettiğimiz çok değerli ve kaliteli çayları piyasaya süreceğiz. 2015 yılı tüketici açısından oldukça yeniliklerle dolu yeni ürünlerle dolu bir yıl diyebilirim. Çay bağlantılı başka ürünler de üreteceğiz” diye konuştu.
“GÜNDE 30 BARDAK ÇAY İÇİYORUM”
Çayın yararlı bir içecek olduğuna dikkat çeken Sütlüoğlu, “İnsanlar çayı istedikleri kadar içebilirler. Ben günde 30 bazen de 50 bardak çay içiyorum. Bunun da faydalı olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar bir zararını görmedim” dedi. Çayın farklı üretim şekilleriyle de tüketiciyle buluştuğunu belirten Sütlüoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Çay, yeşil, beyaz ve soğuk çay olarak tüketiciyle buluşuyor. Yeşil çayla siyah çayın arasında fark yoktur. Sadece üretim teknolojisi sistemi farklıdır. Bu, sütten yoğurdun yapılması gibi bir durumu ifade ediyor. Yeşil çayla siyah çay da aynı ham maddeye sahiptir. Beyaz çay, çayın en tepe tomurcuk noktasının elle toplanılması suretiyle üretilen, çok değerli bir çaydır. Çayın özü diyebileceğimiz, ilaç olarak kabul edebileceğimiz üründür. Bu, imparatorların çayı olarak kabul edilen bir çaydır. Onu da bu sene ürettik. Çok az oluyor, değerli bir çay ama miktar olarak çok az oluyor. Sonuç olarak çayın her cinsi değerlidir.”
Çaykur olarak sağlıklı çaylar ürettiklerinin altını çizen Sütlüoğlu, “Bizim çayımız dünyada üzerine kar yağan tek çaydır. Yani kar yağdığı için çaylarımızda haşere bulundurmuyor. Haşere bulundurmadığı için de üretimde haşere zehiri kullanmıyoruz. Bizim dışımızda çay üreten bütün ülkeler, haşereleri öldürüyorlar. Bu madde ise çayın bünyesinde kalarak zararlı olabiliyor. Çay, kuru sistemle üretilen bir üründür. İlk defa suyla demlendiğinde temasa geçiyor. Dolayısıyla bu zehirli maddeler içerken vücuda giriyor. Bu da kanser, kalp hastalıkları, damar hastalıklarına neden olabiliyor” ifadelerine yer verdi.
OSMANLI DÖNEMİ’NDEN GÜNÜMÜZE
Çayın tarihimizde önemli bir yer aldığını ifade eden Sütlüoğlu, Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nden bu yana çeşitli denemelerde tarih sahnesinde yer alan çayın Türkiye’de nasıl yaygınlaştığını şu sözlerle anlattı: “Çay, tarih boyunca hayatımızın odağında yer almıştır. Çayın hikâyesi 90 yıl öncesine dayanıyor. Daha öncesinde Osmanlı Dönemi’nde de çay ile ilgili çalışmalar var. Ancak, o dönemlerde denemeler yanlış yerlerde yapıldığından bu çalışmalar başarılı sonuçlar vermemiştir. Osmanlı’nın son döneminde Batum’da çay yetiştiği ve aynı karaktere sahip olan Rize bölgesinde Doğu Karadeniz’de de yetişebileceği görülmüş. Bu nedenle çalışmalar başlatılmış. Bu çalışmalar 1. Dünya Savaşı nedeniyle de kesintiye uğramış. Cumhuriyetin ilk yıllarında çay tekrar hükümetin gündemine gelmiştir. 1924’te ilk kez çıkan çay kanunu sonucu Zihni Derin’in görevlendirilmesiyle ve çayın proje babası Prof. Dr. Ali Rıza Erten’in katkılarıyla çay hayatımıza girmiştir. İlk deneme ve çalışmaların olumlu sonuçlar vermesiyle Batum’dan 75 ton civarında getirilen çay tohumunun dikilmesiyle çay ülkemizde yaygınlaşmıştır.”