Polisleri kan davalıları sanınca...
Diyarbakır’da, Kobani eylemlerine katıldığı iddiasıyla 6 çocuk babası Hasan Yeşil’in (39) evine, geçen yıl 9 Ekim tarihinde saat 04.00 sıralarında polis tarafından baskın yapıldı. İddiaya göre yüzü maskeli polislerin kapıyı kırıp evin salonuna girdiği sırada oğlu S.’yle (6) odada uyuyan baba Yeşil, eve girenlerin kan davalıları olduğunu sanıp ruhsatlı av tüfeğiyle tavana 4 el ateş etti. Dışarı çıkan polisler otomatik silahlarla eve ateş açtı. Yeşil ve oğlunun kaldığı odanın duvarlarına 27 kurşun isabet etti. 155 Polis İmdat hattını arayan Yeşil, silahlı baskına uğradığını söyleyip polisten yardım istedi.
Eve baskın yapan grubun polis olduğunun anlaşılması üzerine Hasan Yeşil, silahını yere atıp teslim oldu. İddiaya göre polis, elleri havada ve sırtı dönük olan Yeşil’i bacağından silahla yaraladı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaldırılan Yeşil’in ayağına platin takıldı.
EVDE KINA BULUNDU
Evde yapılan aramada polis, esrar olduğu şüphesiyle 7 küçük poşet içindeki kınaya el koydu. Cumhuriyet Başsavcılığı eylemlere katıldığı tespit edilmeyen Yeşil hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Ancak operasyona katılan 4 polis, Yeşil hakkında şikâyetçi oldu. Polisler ifadelerinde, “Şüphelinin evine gittiğimizde yüksek sesle polis olduğumuzu söylememize rağmen kapı açılmadı. İçeri girdiğimizde odadan 4-5 el ateş edildi. İkazlara rağmen şüpheli silahını bırakmayınca bacağından vurup etkisiz hale getirdik” dedi. Yeşil hakkında ‘Görevli memura mukavemet’ iddiasıyla soruşturma başlatıldı.
‘HAYATIMI 155’E BORÇLUYUM’
Taşeron işçi olan Hasan Yeşil de, kendisini yaralayan polisler hakkında şikâyetçi oldu. Hiçbir yasadışı gösteriye katılmadığını söyleyen Yeşil, evi basan polisleri hasmı sandığını belirtip şöyle konuştu: “Ağabeyim 2006’da cinayete karıştığı için kan davalı olduk. Eşim ve 5 çocuğum bir odada, ben ve oğlum S., başka bir odada uyuyorduk. Kapı kırılınca yataktan fırladım. Silahla korkutmak için tavana ateş açtım. Odaya ateş açılınca 155’i aradım. Telefondaki polis, eve gelenlerin polis olduğunu söyleyince silahı bırakıp ellerimi havaya kaldırdım. Sırtım dönükken polisler ayağıma ateş etti. Yaram kanarken tekmelerle çocuğumun gözü önünde darp ettiler. Gelenlerin polis olduğunu bilsem kesinlikle kapıyı açardım. Hayatımı 155’e borçluyum. Sonumuz Kızıltepeli Ahmet ve oğlu Uğur Kaymaz gibi olabilirdi. Oğlumun psikolojisi bozuldu. Tedavi görüyor. Aylardır çalışamıyorum. Beni yaralayanlar hakkında davacıyım.”
UĞUR KAYMAZ OLAYI
Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde 21 Kasım 2004’te, kamyon şoförü Ahmet Kaymaz ile oğlu Uğur Kaymaz (12), kamyonlarının önünde terörist oldukları gerekçesiyle öldürüldü. Uğur’a 13, babasına 8 kurşun isabet etti. Mahkeme M.K., Y.A., S.A.D. ve S.A. adlı polis memurlarının ‘meşru müdafaada bulunduğuna’ kanaat getirdi ve 2007’de beraatlerine karar verdi. AİHM’dense ‘yaşama hakkının ihlali’ yönünde karar çıktı.