Tolga Sarıtaş Güneşin Kızları dizisini anlattı
Yayınlanma:
Türkiye’de binlerce Ali var
Başarılı performansıyla takdir toplayan genç oyuncuyla dizinin detaylarını ve rolüne nasıl hazırlandığını konuştuk.
“Muhteşem Yüzyıl”daki Cihangir rolüyle herkes sizi merak etmeye başladı. “Güneşin Kızları”na dahil oluşunuz da bu merakı ikiye katladı. Bize biraz kendinizi anlatır mısınız
- 24 yaşındayım. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Coğrafya bölümünde okuyorum. Hayatımdaki en önemli üç şey; ailem, mesleğim ve arkadaşlarım. Bütün enerjimi ve zamanımı bu üçüne ayırıyorum. Müzik yapmayı, dinlemeyi, yürümeyi, en çok da öğrenmeyi seviyorum.
“Güneşin Kızları” ekibine nasıl dahil oldunuz?
- Yapım şirketinden teklif geldi. Menajerimle proje üzerinde düşündükten sonra kabul ettik.
Dizide sizi en çok cezbeden ne oldu?
Her şeyden önce senaryo... Ardından da karakterin derinliği ve hayat hikâyesi... İşe hikâyenin iki bölümünü okuyarak başladık. O bile projenin ne kadar güçlü olduğunu anlatmaya yetiyordu. İşe başladıktan sonra bunlara bütün ekibin uyumu ve güzel bir çalışma ortamı da eklendi. Güçlü bir hikâye, canlandırmak isteyeceğiniz bir karakter ve uyumlu bir ekipten daha güzel ne olabilir ki!
“Güneşin Kızları” sizce nasıl bir dizi?
- Hikâyesi zengin, karakterleri ilginç, entrikası merak uyandırıcı, draması sağlam bir proje. İşini iyi yapmak için çaba gösteren, hikâyeyi en iyi şekilde anlatmak için çok çalışan, güzel insanlardan oluşan bir ekip.
CANI ACIDIĞINDACAN YAKIYOR
Siz Ali karakterini canlandırıyorsunuz. Ali’nin babası Haluk Mertoğlu, birdenbire üç çocuklu bir kadınla evlenme kararı alıyor. Siz gerçek hayatta böyle bir şey yaşasanız, nasıl bir tepki verirdiniz?
- Ali ve Haluk’un ilişkisiyle benim babamla ilişkim arasında çok fark var. Yaşamadan anlaşılmayacak kadar özel bir durum bu. Ya babama çok kızardım ya da ailemiz genişleyecek diye sevinirdim. Bilemiyorum...
Ali karakterinin öne çıkan özellikleri neler?
- Ali, her şeyden önce çok güçlü bir çocuk. Zengin bir ailesi olsa da büyük acılar ve travmalar yaşamış. Yaşamaya da devam ediyor. Kimsenin bilmediği, bazen kendisinin bile görmezden geldiği bir hayat mücadelesi var. Ali’yi tanıyorum artık. Özünde iyi biri ama hayattaki duruşuna bunu pek yansıtamıyor. Canı acıdığı zaman o da can yakabiliyor. Türkiye’de benzer hikâyeye sahip binlerce Ali’ler, Ahmet’ler, Mehmet’ler olduğuna inanıyorum. Birçok insan ailevi sorunlarla ve yetişkin olma sancılarıyla boğuşuyor. Ali, o kalabalık ve zengin ailenin içinde yalnız. Yüzünde devamlı bir maskeyle dolaşmak, güçlü görünmeye çalışmak dünyanın en zor ve yorucu durumlarından biri. Ali de bunu yapmaya çalışıyor. Ama ben Ali’nin bütün duvarlarını yıkıp savunmasız ve kendi olduğu o kısacık anları çok seviyorum.
Onunla ortak noktanız var mı peki?
- Ali’yle çok benzediğimizi düşünmüyorum. Belki kalabalıklar içindeki yalnızlığını ve mücadeleden vazgeçmemesini kendimle özdeşleştirebilirim, o kadar.
Dizinin başrol oyuncuları Emre Kınay ve Evrim Alasya’yla daha önce çalışmış mıydınız?
- Evrim’le yine Kanal D’nin projesi olan “Benim Adım Gültepe”de çalışmıştık. Kısa zamanda çok iyi anlaşmıştık ama dizi kısa sürede yayından kaldırılınca beraber çalışma hevesimiz kursağımızda kalmıştı. Bu projeye başlarken onun adını duyduğumda çok sevindim. Sevdiğin, aynı frekansta olduğun insanlarla çalışmak çok güzel bir duygu. Babamı Emre Kınay’ın canlandıracağını öğrenince de çok sevinmiştim. Onunla da kısa sürede iyi bir iletişim ve bağ kurduk. Her ikisiyle de çalışmak, güven veren bir durum.
İLK SAHNE ÇEKİLİRKEN BİLDİKLERİMİ UNUTTUM
Sette ortam nasıl? Kamera arkasında yaşanan, bize anlatabileceğiniz ilginç bir hikâye var mı mesela?
Sete geldiğim ilk gün, ilk fark ettiğim şey, bütün ekibin işini çok seven insanlardan oluştuğuydu. Bu durum bize daha keyifli, daha profesyonel bir ortamda çalışma fırsatı sunuyor. Şu an özel bir anı gelmedi aklıma ama ilk sahneyi çekerken çok heyecanlandığımı söyleyebilirim. Tüm o anlattığım çalışmalar, hazırlıklar, bir anda yok oldu gitti. Çok kısa bir andı ama bana fazla uzun geldi. Sonra derin bir nefes aldım, “Haydi başlıyoruz” dedim kendi kendime. Ondan sonra her şey geri gelmeye başladı.
Dizi dışında başka bir projeniz var mı?
- Şimdilik yok. Zamanımın ve enerjimin büyük bir kısmını bu projeye ayırıyorum zaten.
KARAKTERE ÖZEL PLAYLIST HAZIRLADIM
Ali karakteri için bir ön hazırlık yaptınız mı?
- Her karakterin kendine ait bir denklemi olduğuna, oyuncunun da ilk olarak o denklemi çözmesi gerektiğine inanıyorum. Ben bu projede önce Ali’yi tanımaya çalıştım. Senaristlerimiz Deniz ve Cenk’e bir sürü soru sordum. Şanslıydım, çünkü tüm soruların cevapları vardı. Yönetmenimiz Sadullah Celen de sette bu konuda bana çok yardımcı oldu. Bir de Ali’ye uygun olduğunu düşündüğüm 50 şarkılık bir playlist hazırladım. Evde, yolda, sporda hep onları diledim. Anlayacağınız Ali’nin neler hissettiğini anlamama yardımcı olacak her türlü çalışmayı yaptım.
ALİ’NİN NELER YAŞAYACAĞINI ÇOK MERAK EDİYORUM
Siz dizide en çok kimin hikâyesini sevdiniz?
- Ali’nin hikâyesini çok sevdim ve neler yaşayacağını çok merak ediyorum. Ama dizideki her karakterin ilginç bir hikâyesi var. İçinde olmasaydım da bu işi merakla takip ederdim.
Başarılı performansıyla takdir toplayan genç oyuncuyla dizinin detaylarını ve rolüne nasıl hazırlandığını konuştuk.
“Muhteşem Yüzyıl”daki Cihangir rolüyle herkes sizi merak etmeye başladı. “Güneşin Kızları”na dahil oluşunuz da bu merakı ikiye katladı. Bize biraz kendinizi anlatır mısınız
- 24 yaşındayım. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Coğrafya bölümünde okuyorum. Hayatımdaki en önemli üç şey; ailem, mesleğim ve arkadaşlarım. Bütün enerjimi ve zamanımı bu üçüne ayırıyorum. Müzik yapmayı, dinlemeyi, yürümeyi, en çok da öğrenmeyi seviyorum.
“Güneşin Kızları” ekibine nasıl dahil oldunuz?
- Yapım şirketinden teklif geldi. Menajerimle proje üzerinde düşündükten sonra kabul ettik.
Dizide sizi en çok cezbeden ne oldu?
Her şeyden önce senaryo... Ardından da karakterin derinliği ve hayat hikâyesi... İşe hikâyenin iki bölümünü okuyarak başladık. O bile projenin ne kadar güçlü olduğunu anlatmaya yetiyordu. İşe başladıktan sonra bunlara bütün ekibin uyumu ve güzel bir çalışma ortamı da eklendi. Güçlü bir hikâye, canlandırmak isteyeceğiniz bir karakter ve uyumlu bir ekipten daha güzel ne olabilir ki!
“Güneşin Kızları” sizce nasıl bir dizi?
- Hikâyesi zengin, karakterleri ilginç, entrikası merak uyandırıcı, draması sağlam bir proje. İşini iyi yapmak için çaba gösteren, hikâyeyi en iyi şekilde anlatmak için çok çalışan, güzel insanlardan oluşan bir ekip.
CANI ACIDIĞINDACAN YAKIYOR
Siz Ali karakterini canlandırıyorsunuz. Ali’nin babası Haluk Mertoğlu, birdenbire üç çocuklu bir kadınla evlenme kararı alıyor. Siz gerçek hayatta böyle bir şey yaşasanız, nasıl bir tepki verirdiniz?
- Ali ve Haluk’un ilişkisiyle benim babamla ilişkim arasında çok fark var. Yaşamadan anlaşılmayacak kadar özel bir durum bu. Ya babama çok kızardım ya da ailemiz genişleyecek diye sevinirdim. Bilemiyorum...
Ali karakterinin öne çıkan özellikleri neler?
- Ali, her şeyden önce çok güçlü bir çocuk. Zengin bir ailesi olsa da büyük acılar ve travmalar yaşamış. Yaşamaya da devam ediyor. Kimsenin bilmediği, bazen kendisinin bile görmezden geldiği bir hayat mücadelesi var. Ali’yi tanıyorum artık. Özünde iyi biri ama hayattaki duruşuna bunu pek yansıtamıyor. Canı acıdığı zaman o da can yakabiliyor. Türkiye’de benzer hikâyeye sahip binlerce Ali’ler, Ahmet’ler, Mehmet’ler olduğuna inanıyorum. Birçok insan ailevi sorunlarla ve yetişkin olma sancılarıyla boğuşuyor. Ali, o kalabalık ve zengin ailenin içinde yalnız. Yüzünde devamlı bir maskeyle dolaşmak, güçlü görünmeye çalışmak dünyanın en zor ve yorucu durumlarından biri. Ali de bunu yapmaya çalışıyor. Ama ben Ali’nin bütün duvarlarını yıkıp savunmasız ve kendi olduğu o kısacık anları çok seviyorum.
Onunla ortak noktanız var mı peki?
- Ali’yle çok benzediğimizi düşünmüyorum. Belki kalabalıklar içindeki yalnızlığını ve mücadeleden vazgeçmemesini kendimle özdeşleştirebilirim, o kadar.
Dizinin başrol oyuncuları Emre Kınay ve Evrim Alasya’yla daha önce çalışmış mıydınız?
- Evrim’le yine Kanal D’nin projesi olan “Benim Adım Gültepe”de çalışmıştık. Kısa zamanda çok iyi anlaşmıştık ama dizi kısa sürede yayından kaldırılınca beraber çalışma hevesimiz kursağımızda kalmıştı. Bu projeye başlarken onun adını duyduğumda çok sevindim. Sevdiğin, aynı frekansta olduğun insanlarla çalışmak çok güzel bir duygu. Babamı Emre Kınay’ın canlandıracağını öğrenince de çok sevinmiştim. Onunla da kısa sürede iyi bir iletişim ve bağ kurduk. Her ikisiyle de çalışmak, güven veren bir durum.
İLK SAHNE ÇEKİLİRKEN BİLDİKLERİMİ UNUTTUM
Sette ortam nasıl? Kamera arkasında yaşanan, bize anlatabileceğiniz ilginç bir hikâye var mı mesela?
Sete geldiğim ilk gün, ilk fark ettiğim şey, bütün ekibin işini çok seven insanlardan oluştuğuydu. Bu durum bize daha keyifli, daha profesyonel bir ortamda çalışma fırsatı sunuyor. Şu an özel bir anı gelmedi aklıma ama ilk sahneyi çekerken çok heyecanlandığımı söyleyebilirim. Tüm o anlattığım çalışmalar, hazırlıklar, bir anda yok oldu gitti. Çok kısa bir andı ama bana fazla uzun geldi. Sonra derin bir nefes aldım, “Haydi başlıyoruz” dedim kendi kendime. Ondan sonra her şey geri gelmeye başladı.
Dizi dışında başka bir projeniz var mı?
- Şimdilik yok. Zamanımın ve enerjimin büyük bir kısmını bu projeye ayırıyorum zaten.
KARAKTERE ÖZEL PLAYLIST HAZIRLADIM
Ali karakteri için bir ön hazırlık yaptınız mı?
- Her karakterin kendine ait bir denklemi olduğuna, oyuncunun da ilk olarak o denklemi çözmesi gerektiğine inanıyorum. Ben bu projede önce Ali’yi tanımaya çalıştım. Senaristlerimiz Deniz ve Cenk’e bir sürü soru sordum. Şanslıydım, çünkü tüm soruların cevapları vardı. Yönetmenimiz Sadullah Celen de sette bu konuda bana çok yardımcı oldu. Bir de Ali’ye uygun olduğunu düşündüğüm 50 şarkılık bir playlist hazırladım. Evde, yolda, sporda hep onları diledim. Anlayacağınız Ali’nin neler hissettiğini anlamama yardımcı olacak her türlü çalışmayı yaptım.
ALİ’NİN NELER YAŞAYACAĞINI ÇOK MERAK EDİYORUM
Siz dizide en çok kimin hikâyesini sevdiniz?
- Ali’nin hikâyesini çok sevdim ve neler yaşayacağını çok merak ediyorum. Ama dizideki her karakterin ilginç bir hikâyesi var. İçinde olmasaydım da bu işi merakla takip ederdim.
Diğer