Uzun yola çıkacaksasanız bunlara dikkat edin!
Bu koşulları yerine getirmek, gündüz uykululuğu, dikkat ve konsantrasyon eksikliği olan uyku apneliler için oldukça zordur.
Uzun yol araç sürücülüğü yapan kişilerde görülen uyku rahatsızlıkları ve bunların tedavi edilebilirliğine dikkat çeken Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. H. Turan Atay; “Solunum olaylarıyla kesintiye uğrayan ve derinleşemeyen, dolayısıyla kalitesi bozulan gece uykusunun etkisiyle gün içinde konsantrasyon bozukluğu ile birlikte, motor koordinasyonun kaybı, reflekslerde azalma gibi nörolojik sorunlar ortaya çıkar; konsantrasyon ve el ayak uyumu gibi kompleks motor koordinasyon gerektiren işlerde başarı oranı düşer; bu da iş ve trafik kazalarının oluşmasına neden olur. Direksiyon başında uyuklama ve gündüz aşırı uykuya eğilim, trafik kazalarına yol açabilir.” dedi
Dünya istatistiklerine göre, trafik kazalarının üçte biri UAS nedeniyle oluşmaktadır. Türkiye’de de kaza oranları ve kazaya bağlı kayıplar oldukça yüksektir. UAS olan olguların sıklığı tüm çalışmalarda toplumlara, yaşa ve cinsiyete göre farklılık göstermekte olup, 30 ile 60 yaş arasındaki genel popülasyonda bayanlarda %9, erkeklerde %24 olarak bildirilmektedir.
Yurdumuzda 5.021 kişi üzerinde 12 bölgede yapılan bir çalışmada ise UAS sıklığının ülkemizde yüzde 14 civarında olduğu saptanmıştır. Toplam hasta sayısı düşünüldüğünde trafik ve iş kazalarının görülme oranının ne kadar yüksek bir risk taşıdığı anlaşılmaktadır.
Trafik kazası nedenleri içinde en sık uykusuz araç kullanmak (%70.2), aşırı hız (%19.3) ve Alkollü araç kullanmak gelmektedir (%5.7). Uyuklayan sürücülerin, yollardaki trafik kazalarının en önemli nedenlerinden biri olduğuna inanılır. Uykulu sürücüler için birçok risk faktörü vardır.
Uyuklamayı arttıran bu risk faktörlerinden bazıları alkol tüketimi, uyku yoksunluğu/kronik uyku eksikliği, ilaçlar, uyku bozuklukları ve özellikle UAS’dur.
Yapılan bir araştırmaya göre 50 promil alkol verilen kişiler ile uyku apne sendorumu olan hastalar aynı düzeyde etkilenmektedir. Olay yerinde fren (lastik) izine rastlanmayan kazaların veya kafa kafaya araç çarpışmalarının hemen hepsi direksiyon başında uyuklamaya bağlıdır.
Her yıl binlerce insanın ölümüne, binlercesinin de yaralanmasına ve sakat kalmasına neden olan trafik kazalarının nedenlerinden biri de aracı kullanan kişinin kalp krizi geçirmesidir. Çünkü kalp krizi esnasında bazen kalbin çalışması bozulabilir ve buna bağlı olarak kişi bilincini kaybedip kazaya sebebiyet verebilir. Bahçelievler Medicana Hastanesi Kalp ve Damar Hastalıkları Uzm. Doç. Dr. Serdar Akgün; “Uzun süreli araba kullanımının yaratacağı stres ve bağlı sorunların olabileceği herkes tarafından kolaylıkla tahmin edilebilecek bir noktadır.
Şunu kabul etmeliyiz ki: ülkemizde düzensiz ve son derece yoğun olan büyük şehirlerdeki ‘’ trafik sorunu’’ sadece profesyonellerde değil amatör ve günlük kısa süreli araba kullananlarda da sıkıntılar yaratabilmektedir. İstanbul gibi bir mega metropolde araba sürücülerinin trafikte ne kadar kaldıkları göz önüne alınırsa belki de her İstanbullu bu tür bir riske ile karşı karşıya kalabilir.
Direksiyon başında geçen sürenin uzunluğu ve buna bağlı olarak yaygın sigara kullanımı, düzensiz çalışma saatleri, düzensiz yemek alışkanlıkları ve uykusuzluk sürücülerin trafik stresine yeni halkaları risk faktörleri olarak eklenmektedir. Uzun yol sürücülerinde yapılan bir araştırmaya göre direksiyon başında kalınan sürenin artması ile anjiyografik olarak Koroner Kalp Hastalığının daha sık oranda görüldüğü ve kalp krizi ve senkop (bayılma) gibi sonuçları kötü olabilecek olaylar ile sonuçlandığı görülmüştür.
Kalp Damar Hastalıkları risk faktörleri olanların uzun yola çıkmadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerekmektedir” Dedi
Tatile çıkmak için uzun saatler direksiyon başında zaman geçirmek zorunda kalan sürücülerin de birtakım göz problemi yaşaması olasıdır. Can ve mal kaybı olmaması için sürücülerin pür dikkat olması ve iyi görüş kapasitesine sahip olması gerekir.
Medicana Konya Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ayşe Kıyak Yılmaz, uzun yola çıkacak şoförlere göz sağlığı ile ilgili uyarılarda bulundu; “ Sürücülerin düzenli göz muayenelerini yaptırmaları konusunda bilgilendirilmeleri gerekir; zira genç yaşta ehliyet alımından sonra bir daha göz muayenesi olmamaktadırlar.
Özellikle uzun yol şoförlerinin orta yaş üstü olduğu düşünüldüğünde gözde herhangi bir nedenle oluşmuş görme azlığı veya görme alanı kaybı kazaya davetiye çıkarmaktadır. Sürücülerde en basitinden klima ve ısıtma sistemlerine bağlı gözde yanma, kuruluk oluşabilir; hem dikkat hem de görüş kalitesi etkilenebilir. Bununla birlikte güneş ışınları, diğer arabaların farları, yerdeki kar ve yansıyan ışınlar da görmeyi etkileyip kamaşma, ışıklarda saçılma yapabilir.
Gözde oluşmuş bir katarakt hem görme düzeyini hem de görüş kalitesini azaltır ve kamaşma yapar. Bazı göz hastalıklarında görme alanı daralır. Düzeltilmemiş kırma kusurları da görme azalmasına ve ışıklarda saçılmaya neden olarak görüş kalitesini azaltır.
Yolda ister güneş olsun ister kar; iyi, orijinal, bakanlık onaylı, UV filtreli, antirefle ve polarize özellikli güneş gözlüğü kullanmalılar. Eğer görme azlığı yapan bir hastalıkları varsa tedavisini yaptırana kadar araç kullanmamalılar.. Görme alanı daralması ve bozulması yapan hastalığı bulunanlar araç kullanmamalılar.”dedi
Yolda aniden acıkma, ellerde ayakta titreme, çarpıntı, soğuk terleme olabilir. Bu kan şeker düşüklüğünün belirtileri olabilir. Böyle durumda aracı hemen sağa çekmeli, güvenli bir yerde park etmeli, eğer mümkünse kan şekerini ölçmeli, kan şekeri düşükse gıda takviyesi yapmalıdır.
Konya Medicana Hastanesi İç Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Uzm. Dr. Mine Öztürk, uzun yola çıkacak Diyabetik hastalarına uyarılarda bulundu; “Önemli olan yolda hipoglisemi yaşamamak için önceden tedbirler almaktır. Diyabetik ilaçları doktorun önerdiği gibi zamanında ve doğru miktarda almalı, diyetisyenin tavsiye ettiği şekilde ara öğün uygulamalı, buna rağmen şeker düşme ihtimaline karşı yanında kan şekerini hızlı yükseltecek şeker ve meyve suyu bulundurmalıdır.
Unutmayalım ki kan şekerini dengede tutmaya çalışmak; kan şekerini düşürüp sonra yükseltmeye çalışmaktan çok daha sağlıklı ve doğru bir harekettir.
İnsülin direnci, kan şekeri normal olmasına rağmen insülin hormonunun normalden fazla salgılanması anlamına gelir. Çabuk acıkma, geç doyma, yemeklerden 2-3 saat sonra olan acıkma hissi, elde ayakta titreme, soğuk soğuk terleme ve baygınlık hissi, tatlı yeme isteği, giderek kilo alan kişinin ailesinde şişman ve diyabetli kişilerin varlığı durumlarında insülin direncinden şüphelenmek gerekir.
İnsülin direnci ve obezite ile Yemek borusu, Kalın bağırsak, Safra yolları, Pankreas, Meme, Rahim, Yumurtalık, Prostat, Böbrek, Mesane, Tiroid ve Lenf kanseri riskini artmaktadır.Ayrıca insülin direnci, şeker hastalığı, inme, kalp damar hastalıkları, ateroskleroz, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, lipid yükseklikleri, polikistikover hastalığı ve infertilite gibi birçok hastalık ile ilişkilidir.. Alzheimer (bunama) ile insülin direnci arasında bağ olduğu da unutmayalım.” dedi