Suriye için de... Bir mazeret bulurlar

Suriye için de... Bir mazeret bulurlar

Bugüne kadar ihtiyaç duyulduğu hiçbir olaya müdahale etmeyen Birleşmiş Milletler (BM), Ruanda’da 800 bin, Bosna’da ise on binlerce masumun ölümüne göz yumdu. Aynı BM, Suriye’de ise 490 bin kişinin ölümüne 12 milyonun insanın mülteci durumuna düşmesine engel olamadı!
Uluslararası barış ve güvenliği korumak için yola çıkmış olmasına rağmen sadece belli başlı bazı ülkelere hizmet etmekle sınırlı kalan BM, dünya tarihindeki kara lekelerin de müsebbibi.

Hemen yanı başımızda devam eden Suriye’deki katliamlar bunun en açık göstergesi. Cenevre’de yapılan görüşmeler öncesi ortaya çıkan 55.000 kare fotoğrafta, Esad rejiminin ne nedenli büyük bir katliama imza attığı görülmesine, birçok uluslararası kuruluş tarafından belgelenmesine rağmen, BM’nin kazan-kazan mantığına göre çalışan veto yetkisiyle donatılmış Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyelerinin engellemeleri yüzünden Suriye’ye müdahale edilemiyor. Ancak aynı BM çifte standart uygulamaktan da geri durmuyor. Nasıl mı? İşte böyle;

2013 yılının Temmuz ayı içerisinde Mısır’da ordu yönetime el koydu. Mursi, müdahaleyi tanımadığını söyledi. Buna rağmen Mısır’ın ilk demokratik yöntem ile iş başına gelmiş olan Cumhurbaşkanı Mursi görevden alındı. BM örgütü bu noktada harekete geçmedi. Aynı BM, 2004’te darbecilerin Haiti’de hükümeti düşürmesi sonucu 1529 sayılı karar ile Güvenlik Konseyinden müdahale etme kararı çıkardı. Aynı tezatlık Libya ve Suriye’de de yaşandı. Libya’daki Kaddafi rejiminin yıkılması için telaşla müdahalede bulunan Konsey, Suriye için aynı çabayı göstermedi.

BM’nin vukuatları bunlarla da sınırlı değil. 1994 yılında Ruanda’da 800 Tutsi ve ılımlı Hutu’nun Hutular tarafından katledilmesine 2 milyon Ruandalının mülteci durumuna düşmesine müdahale etmeyen BM, Avrupa’nın göbeğinde 200 bin Boşnak’ın Sırplarca katledilmesine de ne yazık ki göz yumdu.
BM’nin bu ülkelerde görevini yapmadığını ise yine BM’nin en üst düzey isimleri dile getirdi.

İTİRAF ETTİLER AMA...
1994’te gerçekleşen Ruanda soykırımının yıldönümü etkinlikleri için Ruanda’yı ziyaret eden BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, burada yaptığı konuşmada, “Soykırımı engelleyemediğimiz için BM olarak hâlâ utanç içindeyiz. Çok daha fazlasını yapabilirdik. Ruanda’daki askeri birlikler, onlara en çok ihtiyaç duyulduğu anda geri çekildi. Bir sene sonra Srebrenika, BM’nin ‘güvenli’ addettiği topraklar tehlikeli yerler oldu, masum insanlar katledildi. Yaşananların üzerinden bir nesil geçti. Ama bu utanç devam ediyor.” demişti.

Saint Benedictine Kilisesi’ne sığınan 7 bin Tutsi’nin katledilmesinden sonra geriye kalan kıyafet ve iskeletler Ruanda’da ‘Soykırım Müzesi’nde sergileniyor.
Ruanda katliamı sırasında yetersiz kalmakla eleştirilen BM’nin 7.nci Genel Sekreteri Ganalı Kofi Annan da yaşanan soykırımla ilgili bir komisyon kurmuş, alınan kararları şu sözlerle ifade etmişti: “BM olarak toplu bir katliamı durdurma konusunda bir daha asla böyle bir başarısızlık sergilemeyeceğiz. Bunu taahhüt ediyoruz.”
Aynı Ban, 2012’de da Srebrenitsa’yı ziyareti sırasında da benzer itiraflarda bulundu, “Keder ve üzüntü içerisindeyim. Srebrenitsa konusunda uluslararası toplum sorumluluklarını yerine getiremedi ve bu soykırıma engel olamadı” dedi.

Suriye’deki katliamlara seyirci kalan dünyaya seslenen Ban, “Srebrenitsa’da dersimizi aldıktan sonra uluslararası toplum, Suriye’deki katliamları derhal durdurmalı. Benden sonra BM genel sekreteri olacakların 20 yıl sonra Suriye’ye gidip müdahale edilemediği için yaşanan olaylardan özür dilemesini istemem” diye konuştu. Ancak, gelinen nokta Ban’ın söylediklerine kendisinin bile inanmadığını gösterdi.

Suriye’deki olaylara müdahale etmek bir yana mültecilere dahi sahip çıkamayan, Avrupa’nın göbeğinde ziynet eşyalarına dahi el konulan mültecilerin haklarını savunamayan BM, şimdilik mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere akıl vermekle yetiniyor…

Sonuç olarak; Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin keyfi olarak kullanabildikleri veto yetkisi kısıtlanmadığı, hak ve hürriyetlerin ağır ihlallerinin olduğunun tespiti Genel Kurul’a bırakılmadığı sürece dünya tarihine daha çok Ruanda, Bosna ve Suriyeler eklemeye devam edecek.