Erkeklerin Peşini Bırakmayan Hastalık: Kıl Dönmesi

Erkeklerin Peşini Bırakmayan Hastalık: Kıl Dönmesi

Kıl dönmesi hastalığının Türkiye’de sık görülen bir hastalık olduğunu dile getiren Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Erdal Kaleli, hastalığın özellikle erkeklerde kadınlara oranla 10 kat daha sık görüldüğünü belirtti.
Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Erdal Kaleli, kıl dönmesinin anlam olarak derinin dermis tabakasında oluşan kılın ilerlediği yolu şaşırarak ciltten çıkamayıp cilt altında uzaması hali olduğunu ifade ederek, “Bu tarz kıl dönmesi kılın olduğu ve kökünden çekildiği vücudun her bölgesinde görülebilir. Bu tür kıl dönmesi daha çok batık veya kıl batması olarak tarif edilir. “Kıl dönmesi hastalığı” terimi alışkanlık olarak kuyruk sokumunda oluşan kıl yumağı için kullanılmaktadır. Ancak tamamen eski ve yanlış bilgilerden kalan bir isimdir ve yeni bir isim bulunmadığından hastalığı tam tarif etmemesine rağmen kullanılmaya devam etmektedir” dedi.
Avusturya Sen Jorj Hastanesi Başhekimi Op.Dr.Erdal Kaleli, eski görüşte bu hastalığın doğumsal kaynaklı bir kist olduğunun düşünüldüğünü bu sebeple kist dermoid sakral olarak adlandırıldığını anlatarak, “Yeni görüşe göre bir kist değil (kist : tam kapalı boşluk) bir sinüs (bir delikle açıklığı olan boşluk) olduğuna karar verilmiştir ve Pilonidal Sinüs adı kullanılmaktadır. Pilonidal’in literaratürdeki anlamı ’kıl yuvasıdır’. Kıl dönmesini kolaylaştıran faktörler ise şöyledir; vücut kıllarının ve günlük dökülen kıl miktarının fazla olması,Kalçalar arasındaki yarığın (natal kleftin) dar ve derin olması sonucu kıllara uygulanan emme kuvvetinin artmasıyla dökülen kılların dar ve derin olukta uzun süre beklemesi,Derinin uzun süre nemli kalmasının kılların batmasını kolaylaştırması,Kalçalar arasındaki yarıkta çatlak ya da nedbe dokusunun olması,Uzun süre oturarak çalışmaya bağlı olarak burada cildin kan dolaşımının bozulması ve biriken kılların devamlı olarak bu bölgede yaralanmaya (travmaya) neden olması,Kötü hijyen; uzun sure bu bölgenin yeterince temizlenmemesidir.’’diye konuştu.
Şişmanlarda ve vücut kılları kalın ve sert olanlarda hastalığın daha sık görüldüğünü kaydeden Op.Dr.Erdal Kaleli, daha sonra şunları kaydetti: “Genellikle 15-25 yaş grubunda görülür daha kıllı olmaları sebebiyle erkeklerde 10 kat daha sık görülür. Toplumda görülme sıklığı % 1 kadardır. 30 yaşından sonra kuyruk sokumu bölgesinin cildi kalınlaştığı için hastalık başlamaz, bu yaşta görülen vakalarda problemin daha önceden var olduğu ama tedavinin ertelediği düşünülür. Kıl dönmesi bazı hastalarda hiçbir belirti vermeyebilir. Belirtiler küçük bir çukurdan büyük ağrılı bir kitleye kadar değişebilir. Berrak, koyu renkli ya da kanlı akıntı olabilir. Enfeksiyonla beraber kuyruk sokumu bölgesi kırmızı, hassas hale gelebilir ve pürülan akıntı olabilir. Enfeksiyon şiddetli olursa ateş, halsizlik ve bulantıya da yol açabilir.Hastalık, birçok değişik tablo ile karşımıza çıkabilir. Hastaların tamamına yakınında, akut apse süreci diye tanımlayabileceğimiz ileri derecede ağrı, ateş, hassasiyet ile seyreden bir atak olur. Sıklıkla pürülan akıntı ve cerahat (irin) ile sonlanır. Apse dağıldıktan sonra kendiliğinden ya da tıbbi müdahale sonucu birçok hastada pilonidal sinüs gelişir. Sinüs cildin yüzeyinin altında uzanan, yüzeye bir ya da daha fazla küçük ağız ya da kanalla açılan bir boşluktur. Bu sinüslerin çok azı tedavisiz iyileşmesine rağmen hastaların çoğunun ameliyat olması gerekir. Kronik hastalık, şişme, ağrı ve akıntı ile seyreden ataklara neden olur. Bu durumu tedavi etmek için cerrahi tedavi her zaman gereklidir.”
Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Erdal Kaleli, hastalığın tedavisi konusunda ise şunları kaydetti: “Tedavi, hastalığın durumuna bağlıdır. Akut Apse Gelişimine Neden Olan Kıl Dönmesi Hastalığı: Akut apse varlığında, bir insizyon (kesi) yapılıp, pürülan materyalin, (irin - cerahatın) boşaltılması sağlanmalıdır.Kronik Kıl Dönmesi Hastalığı ve Konservatif Tedavi: Tekrarlayan infeksiyon atakları, akıntıya neden olan olgularda genelde ameliyat önerilmektedir. Bazı kliniklerde ameliyat dışı konservatif (tutucu) yöntemler uygulanmaktadır. Sklerozan Madde Enjeksiyonu, kavitenin koterize edilmesi, kriyoterapi, gümüş nitrat ve yüzde 80-90’lık alkol de bu amaçla kullanılabilir. Bu yöntemlerin tedavideki başarısı sınırlıdır. Pek tercih edilen yöntemler değildir. Tekrarlayan enfeksiyon atakları veya devamlı akıntı olan vakalarda ameliyat düşünülmelidir. Her hastanın durumuna uygun yöntemi doktor hastasıyla tartışır ve doğru ameliyatın seçilmesine yardımcı olur.
CERRAHİ YÖNTEMLER
Kıl kistlerinin (pilonidal sinüsün) açılması (kistotomi), kıl kistlerinin açılması ve kist kenarının cilde dikilmesi (marsupializasyon), kıl kistlerinin cerrahi olarak çıkarılması ve yaranın açık bırakılması, kıl kistlerinin cerrahi olarak çıkarılması ve yaranın primer kapatılması, kıl kistlerinin cerrahi olarak çıkarılması ve yaranın flep ile kapatılması. son yıllarda flep ameliyatı tercih edilmektedir. Oldukça etkili bir yöntemdir. Kist çıkarıldıktan sonra yaranın kapatılması özel bir yöntemle yapılır. Bunlara flep çevirme ameliyatları denir. Flep yönteminin pek çok avantajı vardır. Kıl kistleri ve bu kistlerin ağızları (sinüs, sinüs ağzı), enflamasyona uğramış olan cilt geniş olarak çıkarılabilmekte ve geride kalan boşluk sağlam dokularla gerilimsiz olarak kapatılabilmektedir. Ayrıca dikiş hattının vücut orta hattında olması önlenebilmektedir (vücut orta hattındaki yaralar geç iyileşmektedir). Buna ek olarak hastalığın oluşmasını kolaylaştıran kalçalar arasındaki dar ve derin yarık kaydırılan flep ile ortadan kaldırılmış olur. Değişik flep yöntemleri vardır. Hangi tipte flep uygulanacağına kıl kistlerinn yerleşimi (sinüsün şekli), komplike olup olmaması ve geride kalacak olan boşluğun şekline göre karar verilir. Fleplerin nüks oranları yüzde 0-5 arasında değişmektedir. İyileşme dokusunun (skar dokusunun) orta hatta olması, enfeksiyon, kılların yeterince temizlenmemesi, kılların yeniden yara yerine girmesi veya batması yarada iyileşme sürecinde ölü boşlukları kalmasıdır. Sonuç olarak, kıl dönmesi hastalığının tedavisinde ameliyatı yapan doktorun titiz çalışmasının yanında hastanın da hijyenik şartlara uyması gerekir. Hangi ameliyat yapılırsa yapılsın bu bölge düzenli olarak kıllardan temizlenmeli, her gün banyo yapılarak vücut kıllardan arındırılmalıdır.”