Hakan Akdoğan, Kitap Ağacı Ailesiyle buluştu

Hakan Akdoğan, Kitap Ağacı Ailesiyle buluştu

‘Okudukça büyür insan’ sloganı ile başlayıp, Türkiye’nin birçok şehrine ve kısa sürede yurtdışına yayılan Kitap Ağacı Grubu, her ay il il düzenlenen etkinliklerine devam ediyor. 2013 yılında bir avuç kitap sevdalısı tarafından kurulan bu sosyo-kültürel grup, şimdilerde her ilden 5000’ini aşkın üyesiyle çeşitli projelere imza atıyor. Her ay üyelerin oylamalarıyla seçilen kitapları birlikte okuyup, bunun üzerine toplu söyleşilerde bulunmak maksadıyla bir araya gelen grup, aynı zamanda sosyal yardımlaşma projelerinde de yer alıyor.

Türkiye’nin dört bir yanında kitap severlerin buluşmasına, tanışmasına, imza günlerine, fuarlara katılmasına, yazarlarla tanışmasına vesile olan etkinliklere bir yenisi de Bursa’dan eklendi. Kitap Ağacı Bursa Ailesi, ünlü yazar Hakan Akdoğan’ı ağırladı. Adını, 1998 yılında, “Nüperide” romanın aldığı Yunus Nadi Roman Ödülü ile duyuran yazarla önce söyleşi yapan Kitap Ağacı üyeleri, ardından da kitaplarını imzalattı. Aynı zamanda, “Gölge Yaşatan”, “İlişmek” ve “Struma- Karanlıkta Bir Ninni” eserlerinin de sahibi olan Hakan Akdoğan, okurlarının sorularını yanıtladı. Kitap Evi’nde düzenlenen söyleşide, nitelikli-niteliksiz okur nedir, nitelikli okur nasıl olunur gibi okurluk üzerine konuşulurken, öte yandan yazarlık hakkında da tüyolar verildi. Aynı zamanda yaratıcı yazarlık atölyesinde eğitim de veren Hakan Akdoğan, “Okur ve yazar arasındaki ilişki ne kadar önemli ise yazar ile eser arasındaki ilişki de o kadar önem taşır. NüPeride’yi 1994-1998 yıllarında, üniversite öğrencilik dönemimde yazdım. O dönemde, karakterlerden biri olan Necati’yi anlattığım pencere benim penceremdi aslında. Yani ben o bölümü, kendi penceremi hayal ederek yazdım; ancak siz okurken başka bir pencere gördünüz. Tüm kitaplar için aynı şey geçerlidir. O halde, burada bulunan 30 kişi aynı kitabı değil, herkes farklı kitabı okumuş, diyebiliriz. Öyleyse, her kitap her okunuşta yeniden yazılır. Bu sebeple kitap, yazarın elinden çıktığında bitmiyor, esas o zaman başlıyor. Her okunuşta tekrar yazılıyor. Edebiyat bunun için ölmez” diye konuştu.

“Nitelikli okur azalırsa, nitelikli yazar da azalır”


Yazmanın 14 farklı tekniği olduğunu söyleyen Akdoğan, nitelikli ve niteliksiz kitapların da yazarın üslubu ve kullandığı tekniklere göre farklılık gösterdiğine değindi. Bu farklılıkların nitelikli ve niteliksiz okur oluşumunu da beraberinde getirdiğinden bahseden Hakan Akdoğan, “Niteliksiz okura ortalama okur diyoruz. Bu tür okura, kolay ve bir kere okuma ihtiyacı duyulan kitaplar veririz. Türkiye’deki okur kitlesinin yüzde 80’ini bu gruba giriyor ve bu nedenle çok satanlar rafları bu kitaplarla doluyor. Dünya genelinde en çok satanlar ilk 10 listesinde en az 3 tane edebi esere rastlanırken, son yıllarda Türkiye’de bundan bahsetmek mümkün değil. Bu aynı zaman, nitelikli okur kitlesinin, dolayısıyla da nitelikli yazar kitlesinin az olduğu anlamına geliyor. Çünkü biliyoruz ki, okur okumazsa, yayınevleri o tür kitapları yayımlamaz” dedi. Akdoğan, bu kitap neden iyi? sorusunu yanıtlayabilen okurun nitelikli okur olduğunun altını çizdi.

“Edebiyat eğlence işi değildir”

“Edebiyat bir eğlence işi değildir. Ben keyif alıyorsam o kitap iyidir, demek yanlış olur” diyen Hakan Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Edebiyat, Türkiye gibi ülkelerde eğlendiriciliğinin yanı sıra başka görevler de üstlenmeli. Çünkü Türkiye bir Fransa değil. Eğitim sistemimizdeki eksikleri, maalesef edebiyat üstlenmek zorunda kalıyor” şeklinde konuştu.