Hazımsızlığın Birçok Nedeni Olabilir

Hazımsızlığın Birçok Nedeni Olabilir

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Metin A. Telli, erişkin nüfusun en az yüzde 25’inde görülen hazımsızlık probleminin birçok nedeni olabileceğini söyledi. Dr. Metin A.Telli, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Hazımsızlık (Dispepsi) Ani başlayan, kronik sürekli olabilen veya tekrarlayan karın üst orta bölgesindeki ağrı veya sıkıntı hissi olarak tanımlanabilir. Uluslararası (ROME III) komitesi tarafından tanımlanan bölgede ağrı, yanma, çabuk doyma ve yemek sonrası şişkinlik olarak açıklanmıştır. Erişkin nüfusun en az yüzde 25 inde gözlenen şikayetlerdir.En önemli nedenleri şunlardır; İlaç veya besin intoleransı: Aşırı miktarda yemek yeme, çok hızlı yeme, aşırı-yağlı besinler, stresli ortamlarda yenen yemekler veya çok fazla alkol veya kahve kullanılması, aspirin, ağrı kesici anti-romatizmal ilaçlar, bazı antibiyotikler, diyabet için kullanılan, aynı zamanda insülin direnci ve erken diyabette kullanılan metformin akarboz vs (glifor, glucobay vb.), yüksek kan basıncı (hipertansiyon) ilaçlarının çoğunluğu, kollesterol düşürücü ilaçlar, Parkinson hastalığında kullanılan ilaçlar, antidepresanlar, doğum kontrol hapları, vitaminler özellikle kansızlık için kullanılan demir içeren ilaçlar, kortizon içeren ilaçlar sayılabilir” dedi
FONKSİYONEL HAZIMSIZLIK EN SIK RASTLANAN KRONİK HAZIMSIZLIK
Avusturya Sen Jorj Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr.Metin A.Telli, fonksiyonel hazımsızlığın en sık rastlanan kronik hazımsızlık sebebi olduğunu ifade ederek, “Muayene ve değerlendirme sırasında herhangi bir sebep bulunamaz, hastaların 2/3’si bu gruba girer. Psikososyal stres, mide ve barsak sinir sisteminde artan hassasiyet, mide boşalmasının gecikmesi veya besinlerle uyumsuzluk saptanmıştır. Selim fakat kronik sıkıntı ve şikayetler yaratan tedavisi güç bir durumdur.Mide ve Barsak yüzeyinde fonksiyon bozukluğu: Hazımsızlık çeken hastaların yüzde 5-15 inde mide veya oniki parmak barsağı ülseri, yüzde 20 sinde ise mide-yemek borusu reflü hastalığı vardır. Hazımsızlık çeken yüzde 1 hastada Mide kanseri gözlenir ancak 55 yaşın altında çok nadirdir. Diyabet hastalarında, laktoz (süt proteini) intoleransında ve parazittik enfeksiyonlarda da hazımsızlık baş bulgudur.Helicobakter Pylori enfeksiyonu: Aynı isimli bakterinin yol açtığı kronik olarak seyreden, peptik ülser hastalığına ve kronik gastritle sonuçlanan mide ve barsak enfeksiyonudur. Toplumda ülser olmadan kronik H. pylori gastriti(mide iç yüzeyi iltihabı) % 20-50 oranında gözlenir. H.pylori bakterisine bağlı gastrit tespit edilen hastalarda aile hikayesi çok önemlidir. Ailesinde mide kanseri hikayesi olan bütün hastalarda H.Pylori bakterisi tedavisi tam olarak uygulanmalı ve bakterinin tam olarak yok edildiği kanıtlanmalıdır. H.Pylori bakterisinin özellikle ailesinde de mide kanseri hikayesi olanlarda mide kanseri oluşma riskini arttırdığı kanıtlanmıştır.” diye konuştu.
PANKREAS KANSERİ VE KRONİK PANKREATİT
Dr.Metin A.Telli daha sonra şunları kaydetti: “Uzun süre sadece hazımsızlık bulguları ile seyredebilir.Safra yolları hastalıkları: Ani başlayan karın üst orta ve sağ üst kadrandaki ağrılar ve hazımsızlık şikayetleri safra kesesi ve safra yolları taşında da gözlenebilir.Hazımsızlığın diğer sebepleri şunlardır; Diyabet, Tiroid hastalıkları, kronik böbrek yetersizliği, kalp damar hastalıkları, karın içi tümörler, mide fıtıkları, gebelik gibi durumlarda hazımsızlık görülen diğer durumlardır.
Çoğunlukla hazımsızlık ve mide ağrısından şikayet eden hastalarda gastrit veya ülser gibi mide ve oniki parmak bağırsağının iç yüzeyinin zarar gördüğü hastalıklar düşünülmektedir, Gastrit midenin iç yüzeyini kaplayan dokuda kimyasal olarak, (mide asidi artışı ve ilaçlara bağlı ) veya enfeksiyon (H. pylori bakterisi vb.) sebebiyle oluşan inflamasyon, iltihaptır. Ülser ise yüzeysel tabakanın tamamen zarar gördüğü epitelin ortadan kalktığı derin yaralardır, Asit ve pepsin gibi mideye saldıran mide tarafından salgılanan kimyasallar etkisi ile ortaya çıkar, ancak böyle bir zedelenmenin oluşabilmesi için mide defansif faktörlerin çeşitli ilaçlar veya H.pylori bakterisi ile zarara uğratılmış olması gerekmektedir. H.Pylori bakterisi ayrıca mide asidini kontrol eden hücreleri etkileyerek işlevsiz hale getirir sonuç sürekli ve şiddetli asit salgısıdır. Hazımsızlık ve mide ağrısı gastritte de ülserde de ortak şikayetlerdir, klinik olarak onikiparmak bağırsağı ve mide ülserini ayırt etme çok zor olsa da, açlıkta midede kazınması olan ve anitiasit çiğneme tabletleri veya yiyeceklerle şikayetleri geçen hastaların %50 sinde onikiparmak bağırsağı ülseri saptanır. Bu tip ülserde şikayet 2-4 saat sonra nükseder. Mide ülserlerinin 1/3 ve onikiparmak barsağı (duodenal) ülserlerin 2/3 ünde gece uykudan uyandıran ağrı tipiktir. Tüm ülser hastalarının yüzde 20 sinde kanama ilk bulgu olabilir(sessiz ülser).Bu dönemde hastalar çeşitli yiyecek ve içeceklerle rahatlamaya çalışırlar, süt ilk anda herhangi bir besin gibi rahatlama yapsa da sonrasında yağlı olması sebebiyle daha fazla asit salgılanmasına sebep olarak şikayetleri arttırır. Soda ve gazlı içecekler ilk anda rahatlama hissi yaratsalar da reflü hastalığına yol açarak ayrıca yemek borusunun da tahrişine ve hastalığa katılmasına sebebiyet verirler.
ÜLSER VE GASTRİTİN OLUŞMASINDA STRESİN ÖNEMLİ BİR ROLÜ VAR
Ülser ve gastritin oluşmasında stresin önemli bir rolü vardır. Ani gelişen emosyonel stres veya ağır hastalıkların yol açtığı fiziksel stres (şok, sepsis, karaciğer yetersizliği, böbrek yetersizliği, ağır yanıklar, santral sinir sistemi yaralanmaları, multiorgan yetersizliği, solunum cihazına bağlı yoğun bakım hastaları) ağır bir gastrit ve ülser gelişme sebebidir, ciddi mide kanamalarına sebebiyet verebilir. Ülserlerde şikayetler periyodiktir ve mevsimlerle bağlantı saptanmıştır, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde nüksler görülür. Ani başlayan mide ve karın ağrılarında antiasit tablet veya şuruplar kullanılabilir, kesinlikle ağrı kesici romatizma ilaçları ve aspirin alınmamalıdır. Acil bir durumda tabloyu gizleyebilecekleri gibi hastalığı şiddetlendirerek mide ve barsak delinme ve kanamalarına yol açabilirler. Anti asitlere cevap vermeyen durumlarda en kısa sürede doktora başvurmak hayat kurtarıcı olabilir.”