Merkezi Sınavların Kaldırılması Önerisi
Mehmet Akif Üniversitesi (MAKÜ) Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Doç.Dr. Sadık Kartal, lise öğrencilerini kapsayan merkezi eğitim sistemini değerlendirdi.
Son yıllarda ilköğretimde merkezi sınavlar yapıldığına dikkat çeken Mehmet Akif Üniversitesi (MAKÜ) Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Doç.Dr. Sadık Kartal, "Özellikle ülkemizde öğrencinin değerlendirilmesi ve yönlendirilmesinde merkezi sınavlar oldukça çok kullanılmaya başlandı. Bu daha önce liseden, ortaöğretimden yükseköğretime geçişte merkezi sınavlar bir ölçüt olarak kullanılıyordu, fakat son 5- 10 yıllık süreçte artık ilköğretimde ortaöğretime geçiş sürecinde de merkezi sınavlar yapılmaya başlandı. Ve Türkiye, eğitim sisteminde öğrenciyi değerlendirmede ve yönlendirmede merkezi sınavlar oldukça ön plana çıktı" dedi.
Merkezi sınav sisteminin öğrencileri psikomotor ve duyusal davranışlarından uzaklaştırdığını vurgulayan Doç. Dr. Sadık Kartal, şunları kaydetti:
"Merkezi sınavlar daha çok öğrencinin bilgisini, yani bilişsel davranışlar dediğimiz davranışları ölçtüğü için, öğrenicinin psikomotor ve duyusal davranışları ölçmekten uzaktır. Halbuki öğretim programları, eğitim müfredatlarına baktığımızda bir öğrenciye 3 farklı davranış kategorisi kazandırılmaya çalışılır. Yani bir öğrencinin okulda öğrenim hayatı boyunca yalnızca bir bilgiyi bilmesi değil ayrıca hayattan haz alması, örneğin; bir kitap sevgisi, doğa sevgisi, arkadaşlık ilişkileri gibi sosyal aktiviteleri yapması da beklenir. Fakat merkezi sınavlarda bunların ölçülmesi zor olduğu için veya ölçülemediği için merkezi sınavlarda yalnızca bilişsel davranışlar yani bilgiye yönelik davranışlar sorulduğu için öğrencinin okula bakış açısı daha çok bir bilgiyi bilme hatırlama ekseninde oluyor. Okula da bu açıdan bakılıyor. Dediğim gibi okul bilimsel bilgiyi yükleyen bir yer değildir. Okul duyuşsal davranışlar dediğimiz yani hayattan haz almayla ilgili davranışları da yükleyen bir yerdir. Artı çocuğa çeşitli psikomotor davranışları kazandıran ve bunları yaptıran, eğer çocuğun bu alanda becerileri varsa onu geliştiren bir yerdir."
Öğrencinin her alanda başarılı olması yerine ilgi ve yeteneğinin olduğu bir alanda gelişmesi gerektiğini ifade eden Doç.Dr. Sadık Kartal, şunları söyledi: "Şu an Türkiye eğitim sisteminde genel olarak okul bazında da baktığımızda ön plana çıkan dersler daha çok bilişsel davranışları çocuğa yükleyen derslerdir. Örneğin, müzik gibi, resim gibi, beden eğitimi gibi dersler bunlar hayatta haz alma ve duyusal davranışları veren, psikomotor davranışları veren derslerin içerikleri merkezi sınavlarda soru olarak gelmediği için öğrencinin ve velinin bu derslere önem verme düzeyi git gide düşüyor. Bizim eğitim sistemimizde öğrencinin her derste başarılı olması gibi bir beklenti var. Özellikle liselerde bu bariz şekilde var. Örneğin; fizikte, kimyada, biyolojide, edebiyatta, sosyalde, tarihte her alanda başarılı olması bekleniyor ama insan doğasına baktığınız zaman her öğrencinin, her insanın her alanda başarılı olması diye bir şey yok beklenemez de zaten. Her insanın bir ilgi, bir yeteneği vardır buda bir alanda yoğunlaşmıştır. Onun için önemli olan bir çocuğun her alanda başarılı olması değil, ilgi ve yeteneğinin olduğu bir alanda başarının ön plana çıkartılmasıdır"
Merkezi sınav sisteminin öğrencilerin beceri ve davranışlarını ölçemediğini ve bu sebeple kaldırılması gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Sadık Kartal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ÖSYM’nin yaptığı veya Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı merkezi sınavlarda ne yazık ki çocuğun ilgi ve yeteneğine yönelik çocuğun sahip olduğu beceriler ve davranışlar ne yazık ki ölçülemiyor bu da sonuçta şöyle bir şey çıkıyor ortaya ne kadar test çözerseniz ona göre mesleğinizi seçiyorsunuz, halbuki öğrencinin ilgi ve yeteneği doğrultusunda yönlendirdiğinizde ve eğitim yaptığınızda çocuğun başarısı daha da artıyor. Artı yaptığı işlerde mutlu olabiliyor. Biz onun için hep şunu tavsiye ediyoruz merkezi sınavların kaldırılması, öğrencinin ilgi ve yeteneği doğrultusunda bir eğitim yapılması ve bu şekilde bir meslek seçimi yapılması gerektiğini söylüyoruz.”