(özel Haber) Cezaevinden Fakülteye
Necip Fazıl, Yılmaz Güney, Can Yücel, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz ve Nihal Atsız gibi pek çok edebiyatçı ve düşünürün yolunun düştüğü Toptaşı Cezaevi olarak kullanılan Atik Valide Külliyesi, kuruluş misyonuna geri dönerek genç edebiyatçıları yetiştirmeye başladı.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin yeni adresi olan Atik Valide Külliyesi, geçmişten bugüne medrese, kışla, bimarhane ve hapishane başta olmak üzere pek çok kuruma ev sahipliği yaptı. Edebiyat Fakültesi’nin taşınmasıyla kuruluş amacına dönen ve varlığına eğitim kurumu olarak devam eden külliye, Mimar Sinan’ın olgunluk döneminde Üçüncü Murat’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından yaptırıldı. Çok amaçlı bir külliye olarak kullanılan Atik Valide, içerisinde Osmanlı medrese sisteminin en yüksek aşaması Darülhadis, Kur’an okumanın öğretildiği medrese bölümü Darülkurra, hastane olarak kullanılan Darüşşifa, yoksullara yardım amacıyla oluşturulan İmarethane, yoksulluların barındığı Tabhane ve Aşhane gibi birçok birimi barındırıyordu. Restorasyonu tamamlandıktan sonra Darüşşifa, İkinci Mahmut döneminden itibaren ise Nizam-i Cedit Kışlası olarak kullanılan külliye, ardından akıl hastalıkları hastanesi yani Bimarhane olarak faaliyet gösterdi. 1927’ye kadar akıl hastanesi olarak kullanılan külliye, hastane Bakırköy’e taşınınca bir süre boş kaldı. Dönemin Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından tütün deposu oldukça hor kullandıktan sonra ise meşhur Toptaşı Cezaevi olarak varlığını sürdürdü. 1970’lere kadar hapishane olan külliyeye Necip Fazıl, Yılmaz Güney, Can Yücel, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz ve Nihal Atsız gibi pek çok edebiyatçı ve düşünürün yolu düştü. Bimarhane olduğu dönemde ise Bediüzzaman Said Nursi ve 1950’li yılların meşhur futbolcusu Metin Oktay’ı misafir etti. Necip Fazıl’ın, meşhur Zindandan Mehmet’e Mektup şiirini ve Cinnet Mustatili eserini kaleme aldığı Toptaşı Cezaevi, 2014 yılında Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne ev sahipliği yapmaya başladı. Böylelikle külliye, kuruluş misyonuna geri dönerek genç edebiyatçıları yetiştirmesine katkı sağlıyor.
TÜRK MODERNLEŞMESİNİN HİKAYESİ
Külliyenin Türk modernleşmesinin hikayesini barındırdığını belirten Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı, külliyenin anlamını ve güzelliğini Nurbanu Sultan ve Mimar Sinan’ın manevi şahsiyetinden aldığını söyledi. Külliyenin, Darüşşifa gibi hayırlı bir niyetten sonra kışlaya, akıl hastanesine ve cezaevine dönüşmesi hiç de hoş olmayan bir süreci ifade ettiğinin altını çizen Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Külliyenin, vakıf niyetinden, insanlığın cezalandırılması sürecine dönüşmesi önemli bir düşüş grafiği çiziyor. Bu çok ibretlik bir durum. Toptaşı Cezaevi olarak kullanıldığında çok farklı ideolojilerden, edebiyatçılar ve düşünürler burada yatmış. Bilhassa hatırat türündeki kitaplarda epeyce ayrıntı bulabiliyoruz. Bir zamanlar edebiyatçılar buraya cezalandırılmak için gönderiliyordu, biz ise insanlığa hizmet edecek geleceğin edebiyatçılarını yetiştirmek için geldik buraya geldik” dedi.
Atik Valide Külliyesi’nin İstanbul’un üç büyük külliyesinden biri olduğunu söyleyen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fahameddin Başar, “Tarihi mekanda eğitim faaliyetlerimizi sürdürmek bizim için çok önemli. Fakültemiz üniversitemizin en büyük fakültelerinden birisi. Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı, Psikoloji ve Bilim Tarihi bölümleri toplamında 550 öğrencimizle buradayız. Ayrıca yüksek lisans ve doktora programlarımız da var. Edebiyat Fakültesi olarak burada eğitim vermekten çok mutluyuz. Külliye, çeşitli dönemlerde amacına uygun olmayan kullanımlar da yaşadı ancak çok şükür şimdi aslına uygun kimliğine büründü” dedi.
Atik Valide Külliyesi’nin önünden geçerken Mimar Sinan dönemine gittiğini söyleyen Tarih 3. sınıf öğrencisi Elif Çelik, “Bir Tarih öğrencisi olarak bu kampüste olmak çok güzel. Bazı eksiklerimiz var. Ancak zamanla eksikliler giderilecek” dedi.
Edebiyat Fakültesi’nin Atik Valide Külliyesi’nde olmasının kendisini heyecanlandırdığını belirten Türk Dili ve Edebiyatı 1. sınıf öğrencisi Bünyamin Koç, “Buralarda efsunlu şeyler aramaya başladım. ‘Acaba duvarlarda yazılar var mıdır?’ diye düşünüyorum. Buradan kendimize pay çıkartıyoruz. Bu eski hapishanede okumanın tadını çıkarıyoruz. Biz de ileride kendimize bu misyonu yükleyip kendimizi görmek istiyoruz” diye konuştu.