(özel Haber) “türkiye Her Gün Doğaçlama Yapıyor”
İstanbul Devlet Tiyatroları’nda 5 sezondur kapalı gişe oynayan Profesyonel’in en önemli sırrının samimiyet olduğunu vurgulayan Yetkin Dikinciler, “Profesyonel’in Türkiye’ye dair pek çok şey anlattığını ve doğaçlama yapıp yapmadığımızı soruyorlar. Aslında Türkiye her gün doğaçlama yapıyor ve yeni bir gündemle karşımıza çıkıyor. Oyun da sürekli o gündeme dair bir şeyler söylüyor” dedi.
İstanbul Devlet Tiyatroları’nın isminden en çok söz ettiren oyunlarından Profesyonel, seyircisiyle buluştuğu 2010 yılından itibaren kapalı gişe oynuyor. Tito dönemi Yugoslavya’sında rejim karşıtı olarak bilinen Duşan Kovaçeviç’in kaleme aldığı ve bir tiyatro dâhisi olan Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği Profesyonel’de, emekli edilmesinin ardından taksi şoförlüğü yapmaya başlayan eski polis memuru Luka Laban’a Bülent Emin Yarar, dönemin entelektüeli ve yayınevi müdürü yazar Teodor Teya’ya ise Yetkin Dikinciler hayat veriyor. Polis olduğu 16 yıl resmi, emekli edildiği 2 yıl boyunca ise gayri resmi şekilde Teya’yı takip eden Luka, Teya’nın yıllar içinde tüm söylediklerini ses bandına kaydeder ve bunları 4 cilt halinde kitaplaştırır. Ve oyun Luka’nın yıllar sonra, kitaplarını Teya’ya teslim etmek için yayınevindeki odasını ziyaretiyle başlar. Kovaçeviç, Kasapoğlu, Dikinciler ve Yarar dörtlüsünün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan oyunun çok sevilmesinin altındaki ana nedenin ‘samimiyet’ olduğuna dikkat çeken Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar, Profesyonel’i tiyatroseverler için özel kılan sebepler hakkında ise “İzleyici, kendi hikâyesini bize teslim ediyor ve samimi bir kurgusal gerçeklikle sahnede izliyor. Güzel bir metni, sağlam bir reji ve sahici oyunculuklarla seyirciyle paylaşıyoruz. İşin püf noktası samimiyet” ifadelerini kullanıyor. Ortalama bir tiyatroseverin hakkında pek çok fikir sahibi olduğu oyunun, şimdiye kadar aldığı en büyük eleştiriyse biletlerinin satışı çıktığı andan itibaren hızlıca tükenmesi.
“OYUN HER GÜNÜN GÜNDEMİNE DAİR BİR ŞEYLER SÖYLÜYOR”
Profesyonel’i “Dönemlerin, coğrafyaların ve sistemlerin bireyle karşı karşıya geldiği anların özeti” şeklinde tanımlayan Yetkin Dikinciler, “Bizim insanımız bu oyunu izlerken kendi içinden geçtiği zaman diliminde olup bitene dair yalnız olmadığını hissediyor. ‘Demek ki sadece ben susmak zorunda kalmıyorum’ diyor. Böyle olunca çok güzel bir özdeşlik yaşıyor. Bize Profesyonel’in Türkiye’ye dair pek çok şey anlattığını ve doğaçlama yapıp yapmadığımızı soruyorlar. Bunun cevabı hayır. Türkiye her gün doğaçlama yapıyor ve yeni bir gündemle karşımıza çıkıyor. Oyun da her gün yeniden o gündeme dair bir şeyler söylüyor” dedi.
Kovaçeviç’in kendi ülkesine dair yazdığı bir hikâyenin bugün sınırı, dili, ülkeyi, coğrafyayı ve zamanı aşarak Türkiye’de anlatıldığını ifade eden Yetkin Dikinciler, “Oyunda işleyen bir sistem var ve siz ya onun bir parçası olmayı tercih edeceksiniz ya da itiraz ediyorsanız susmayı bileceksiniz. Aykırı bir ses olmayı göze alıyorsanız susturulmaya, biraz daha ileri giderseniz dışarı atılmaya ve dişli çıkarsanız da yok edilmeye çalışılırsınız. Sözkonusu akımın iyi olduğunu savunan ve ona hizmet eden biriyseniz de günün birinde o sistem çöktüğünde siz dışında kalmış olursunuz ve size düşen sadece yüzleşmektir. Bütünden ve çoktan yana olmak kolay, az olanın yanında olmak ve aykırı bir sesi desteklemek ise oldukça zordur. Oyunda Luka, kolay olanı yani sistemin parçası olmayı seçmiş ve ‘anarşikleri’, ‘kominikleri’ takip etmeyi hedeflemiştir. Fakat Luka, hayatı boyunca adım adım takip ettiği Teya’nın söylediklerinin aslında ne anlama geldiğinin farkına varan gerçek bir aydın olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Luka, çoğunluğun içinde gerçek bir aydınlanmayı yaşıyor ve bunun bedelini hayatıyla ödüyor” diye konuştu. Dikinciler, oyun sırasında Bülent Emin Yarar ile yakaladıkları uyumla ilgili olarak ise şu ifadelere yer verdi: “Bülent, benim sevdiğim bir oyuncu. Sahne üzerinde, onunla çalışıyor olmak uyumun ta kendisidir. Çünkü bir şeyi seviyorsanız, ruhen ona uyumlusunuzdur zaten. Önce mesleğimi, sonra da Bülent’i seviyorum. Uyuyorsa ne mutlu bize.”
“SANATTAN KORKANLAR, KENDİLERİNDEN KORKANLARDIR”
Oyunun bu denli samimi yazılmasının yazarın özgürlüğünden ve kendisiyle hesaplaşmasından kaynaklandığını ifade eden Bülent Emin Yarar, “Yazar aslında kendiyle hesaplaşmıştır ve yüzleşmiştir. İnsan kendiyle yüzleşirken hiç korkak olamaz, özgürleşir. Özgürleşmek ve kendimizi anlamak için sanattan korkmamalıyız. Sanattan korkanlar, kendilerinden korkanlardır” diye konuştu. Oyunun gördüğü ilginin en önemli sebebinin Duşan Kovaçeviç olduğunu söyleyen Bülent Emin Yarar, “Oyun, sıradan bir insanla, bir aydının bulaşamaması anlatıyor. Teya’da günümüz aydının dönüşümünü ve kendisiyle hesaplaşmasını görüyoruz. Yani aydın olan Teya’nın aymasını sağlayan bir Luka var. Teya, hayatına giren bu adamla beraber aymaya ve gerçek aydın olmaya başlıyor. Ülkemizde her gün yeni olaylar oluyor ve Duşan Kovaçeviç’in oyunları her seferinde karşılığını buluyor. Yönetmenimiz Işıl Kasapoğlu ile çok anlamlı bir çalışma yaptık ve Duşan Kovaçeviç ile güzel bir bağ kurduk, onu çok sevdik ve ona çok saygı duyduk. 450’ye yakın oyun oynadık ve her defasında oyunu taze tutmaya çalışıyoruz” dedi.
Türkiye’de tiyatro salonlarının yetersiz kaldığını vurgulayan Bülent Emin Yarar, “Güzel bir iş yapınca salonların dolmaması imkansız. Bizler, yazarlarımızla ve yönetmenlerimizle çoğalmalı ve samimi işler yapmalıyız. Ömründe hiç tiyatro izlememiş bir sürü insan Profesyonel’e geldi ve hayretler içerisinde çıktı. Ancak ülkemizdeki salonlar yetersiz kalıyor” ifadelerine yer verdi.
“BİR GÜN EKRANA ÇIKMAK ŞÖHRET İÇİN YETERLİDİR”
Ülkede sanat ve oyunculuğun tuhaf şekilde tartışıldığını belirten Yetkin Dikinciler, “Bir gün ekrana çıkmak şöhret olmak ve oyuncu zannedilmek için yeterlidir. İki şarkı söylemek sizi şarkıcı yapabilir. İki kalem oynatıp bir gazeteye şiir göndermekle kendinizi şair zannedebilirsiniz. Bu ülkede şiir okuyandan çok, şiir yazan var. Dolayısıyla ben bir taksiye bindiğimde, taksicinin bana ‘Meslektaş sayılırız. İlkokulda ben de tiyatro yapmıştım’ demesi hoşuma gider. Çünkü bizim yaptığımız o denli hayata dair bir şey” ifadelerine yer verdi.