Psikiyatrinin Bilinen Ve Bilinmeyen Yönleri
Medical Park Samsun Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden Uzm. Dr. Süleyman Korkmaz “psikiyatrinin bilinen ve bilinmeyen yönleri” hakkında bilgi verdi.
Dr. Korkmaz yaptığı açıklamada, “Dünya sağlık örgütü (WHO) sağlığın tanımını yaparken ’sağlık bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyi olma halidir’ demiştir. Ruhen iyi olmayan bir kişi sağlıklı değildir. Bu aynı zamanda şu anlama gelmektedir: Psikiyatrik sorunlar bir sağlık sorunudur. Tıpkı diğer sağlık sorunlarımız gibi, nasıl ki karnımız ağrıdığında bir doktora gidiyorsak, psikolojik bir sorunumuz varsa da doktora gitmeliyiz” dedi.
Psikiyatrik rahatsızlığı olanların hekime gitmekte tereddüt ettiklerini söyleyen Uzm. Dr. Süleyman Korkmaz, “ ‘Deli’ denilecek korkusu, kendisini zayıf hissetmesi, çevreden çekinmesi, ilaç kullanımından korkması gibi, oysaki psikiyatrik sorunlar sadece bir sağlık sorunu olarak görülmelidir, zaten de öyledir. Beyindeki bazı kimyasal maddelerin fazla ya da eksik olması birçok psikiyatrik hastalığa sebep olmaktadır. Psikiyatrik tedaviyi reddeden kişi hastalığın belirtileri ve sonuçlarıyla boğuşmak zorunda kalacaktır. İntihara kadar gidebilecek, iş, aile ve sosyal yaşantıda sorunlar yaşayacaktır” diye konuştu.
Hastaların bir diğer çekincesinin de ilaç kullanımı konusunda olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Korkmaz “Başta şunu belirtmem gerek: ‘Psikiyatri ilaçları bağımlılık yapar’ şeklinde bir ön yargı vardır, bu tamamı ile yanlıştır. Yan etki konusuna gelince, günümüzde yeni teknolojiler sayesinde yan etkiler çok aza inmiştir. Kişiye uygun ilaç seçimi imkanı vardır. Örneğin kilo almak istemeyen hastada, iştah açmayan bir ilaç, tersi durumda da iştah açan bir ilaç seçilebilir. Keza uyku, cinsel istek gibi konularda da ilaç seçimleri buna göre yapılabilir. Bu ilaçların uzun vadede beyni bozdukları düşüncesi de yanlıştır. Gerekirse ömür boyu kullanılmaktadır. Bu anlamda bir tansiyon, şeker ilacından farkı yoktur. Gece altını ıslatan çocuklarda kullanılan ilaçlarla ilgili kısırlık yapar korkusu da tamamen boş bir inançtır. Bu güne kadar böyle bir tek vaka bile görülmemiştir” şeklinde konuştu.
Çocuk hastaların da ilaç kullanımından da korkulmaması gerektiğini söyleyen Dr. Korkmaz, “Çocuk hastaları da tedavi etmekteyim ve çocuklarda da birçok psikolojik hastalığın tedavisinde kullandığımız ilaçlar var. Bu ilaçlarda bütün dünyada kullanılan, güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlardır” açıklamasında bulundu.
“PSİKİYATRİST” TIP DOKTORU, “PSİKOLOG” İSE PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ MEZUNU
Psikiyatri Uzmanı Dr. Süleyman Korkmaz şu bilgileri verdi: “Halkımız tarafından karıştırılan bir diğer konu, psikiyatrist ve psikolog ayrımıdır. Psikiyatrist tıp fakültesi mezunu olup, kalp, göz, ortopedi gibi psikiyatri uzmanlığı almış kişidir, yani tıp doktorudur. İlaçlı ve diğer fiziksel tedavileri uygulama yetkisi vardır. Aynı zaman da terapi de yapabilir. Yani bize gelen her hastaya illa da ilaç vereceğiz diye bir şey yoktur. Psikolog ise üniversitelerin 4 yıllık psikoloji bölümü mezunudur. Psikoterapiler ve psikolojik testler konusunda ayrıca eğitimlerini tamamlayarak bunları uygular. İki meslek grubu çoğu zaman birlikte çalışır ve böylece daha yararlı olunur. Hasta ve çevresindekilerin bir diğer yanlışı ise, psikolojik rahatsızlıkların kendi gayretimizle, psikiyatriye gerek olmadan düzelebileceği düşüncesidir. Ben ilaçsız yenmek istiyorum ya da bırak ilaçları bağımlı olursun, sen kendin yenersin, takma kafana hiçbir şeyi gibi sözler son derece yanlıştır. Başta söylediğim gibi bir tansiyon hastalığını kendimiz yenebiliyor muyuz. Özellikle depresyondaki bir hasta da bu düşünce daha da zararlı olur ve düzelmedikçe kendini suçlamasına ve hastalığın ilerlemesine sebep olur.”
Depresyondaki hastaya destek vermenin önemli olduğunu vurgulayan Dr. Süleyman Korkmaz açıklamasını şöyle tamamladı: “Yanında olduğunuzu hissettirmek, derdini dinlemek önemlidir. Ancak hastayı aktiviteye zorlamak, kalk bir gezelim bir şeyin kalmaz gibi zorlamalar hiç doğru değildir. Bu hastayı olumsuz etkiler. Bacağı kırık hastaya yürürsen düzelirsin demeye benzer. Bir de hastalığını kabul etmeyen, tedaviyi reddeden hastalar vardır. En zor gruptur ve genelde daha ağır hastalardır. Bu hastalarda yakınlarının ikna etmesi veya yakınlarının sulh ceza mahkemesine başvurarak zorunlu tedavi talep etmesi gerekir.”