Samsun Müftüsü: “allah’a Bağlı Nesil İstiyoruz”

Samsun Müftüsü: “allah’a Bağlı Nesil İstiyoruz”

Samsun İl Müftüsü Yrd. Doç.Dr. Hayrettin Öztürk, gençlerin sadece Allah’ın huzurunda eğilmesi gerektiğini belirterek, Allah’a bağlı nesil istediklerini söyledi.
Samsun İl Müftülüğü, Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle İl Müftülüğü Konferans Salonu’nda bir etkinlik düzenledi. Düzenlenen etkinliğe Vali İbrahim Şahin, Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, İl Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk, OMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Peker, 19 Mayıs Belediye Başkanı Osman Topaloğlu, ilçe müftüleri, din görevlileri ve vatandaşlar katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programın açılış konuşmasını yapan Samsun İl Müftüsü Yrd.Doç.Dr. Hayrettin Öztürk, “Günümüzdeki gençlerin 3 büyük imtihanı var. Bunlardan birisi imanlarımızın içi şeytan tarafından boşaltılıyor. İkincisi gençlerimiz haramlarla iç içe yaşama riski taşıyor. Üçüncüsü ise İslam adına İslam’ın sadece bir köşesinden tutup kaldırıyoruz. İslam’ı bir bütün olarak yaşayamıyoruz. Allah ve Resulü bir şey söyledi mi, bir Müslüman ‘ama’ diyemez. Allah ve resulü bir şey söylemişse orada iş bitmiştir. Türkiye’de ‘Bugün Kur’an bize yeter, Peygamber olmazsa da olur’ diyenlerin sayısı bir hayli artmıştır. Haramlarla iç içe yaşama riski taşıyoruz. Haramlar gitgide haramlık özelliğini kaybettiği için şirin hale gelmeye de başladı. Bir insan bir haramı ilk önce yaptığı zaman çok utanır ve üzülür. Ama bir müddet sonra artık doğal hale gelmeye başlar. İslam’ı bir köşesinden tutma hastalığımız var. Yani bir kısmımız meal kanalından, bir kısmımız hadis kanalından, bir kısmımız tasavvuf kanalından gidiyor. Kendine uygun İslam anlayışları ortaya çıkıyor. Peygamberimiz döneminde bunların hiçbirisi yoktu. Sadece Kur’an-ı Kerim vardı. Halbuki Kur’an-ı Kerim kapısından girmeliydik. Ötekiler İslam’ın içerisinde bir odaydı. Biz odayı kapı yaptık ve ondan sonra birbirimize düştük” diye konuştu.
“GENÇLERİMİZ SADECE ALLAH’IN HUZURUNDA EĞİLMELİ”
Gençlere tavsiyelerde bulunan Öztürk, “Hazreti Peygamber zikzağı olmayan genci çok severdi. Telafisi mümkün olan hatalar var, telafisi mümkün olmayan hatalar var. Telafisi mümkün olmayan hatalardan birisi, evladın ana-babasını Kur’an’da anlatılan ana baba gibi görmemiş olmasıdır. İkincisi ise sabır ve iffet konusudur. Buluğ çağından sonra iffet çok cazip tekliflerle elden gider. İyi niyetle başlayan birlikteliğin sonu kötü sonla biter. Genç, hayatın baharında iken iffetini kaybediyor. İffetsizlik gözden, kulaktan, elden başlıyor. Bir sınır yoksa hiçbir sınır yoktur. 18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsahın gözyaşlarıdır. Şehvet öyle bir şeydir ki, sınırda durmazsanız, duracağınız hiçbir yer yoktur. Allah-u Teala ‘Cahiliyetin kadınları gibi sergilemeyin, göstermeyin’ diyor. Gençlerimiz sadece Allah’ın huzurunda eğilmelidir. Hür gençler olarak onları yetiştirmeliyiz. Anneler, babalar çocuklarımızı sevelim. Öğretmenler çocuklarımızı okutalım, vakıflarımız, görevlilerimiz çocuklarımızı yetiştirelim ama bizim için değil, Allah için yetiştirelim. Ey vakıf ve dernek yöneticileri, vakıftaki öğrencilerin sayısı arttığında değil, sabah namazında camiyi doldurduğunda sevinelim. İslam kimsenin vakfı, cemaati, tarikatı değildir. Hepimiz İslam’ın hizmetkarlarıyız. Hür nesil istiyoruz. Cemaatine, hocasına, vakfına değil, Allah’a bağlı nesil istiyoruz. Tevhit aracısız kulluktur. İslam sürekli aklı kullanmayı tavsiye eder. İradesini güçlendirir, onu bir şahsiyet olarak görmek ister. Din bize aklı başkasına ipotek etmemeyi öğretir. Kur’an-ı Kerim, ‘Aklını kullanmayanlar pisliktir’ der. Gençlerimizin secdesi çalınıyor. Allah ile kulun arasına aracı sokuluyor. Zavallının haberi yok secdesi elinden gitmiş. ‘Allah ne diyor’ diye merak etmiyor da, ‘hocam ne diyor’ diye merak eden geçlere yazık olmuştur. En fazla Müslüman Kur’an-ı okur. Sen Kur’an’dan fazla bir kitabı okuyorsan, o Kur’an’ın önüne geçmektir. Kur’an-ı küstürenler var. ‘Allah onları unuttu, onlar da kendilerini unuttular.’ Kendi vakfını, kliniğini, derneğini düşünüp, kendi derneğine adam kazandırmak için çalışıp, ümmet-i Muhammed’in yükselmesi için çalışmayan, ümmet-i Muhammed’in katilidir, öldürdüğü de ümmetin geleceğidir. Büyük düşünmek zor ve yorucudur. Ama büyük düşünmeliyiz. Gençler, herkesin gölgesi kendisi ile orantılıdır. Biz Allah’ın kullarıyız, kendimizi Allah’tan başkasına kullandırtmamalıyız” şeklinde konuştu.
“O GENÇLERİN KATİLİDİR”
Gençliğin asilik ve başıboşluk olmadığını ifade eden Öztürk, şöyle devam etti: “Bu milletin bünyesine habis bir ur gibi sokulmuş, efendisinin uşaklığını yaparak, gençleri sokağa döken, topluma ve insanlığa zarar veren herkes ölen o gençlerin katilidir. Çıkmaz sokaklarda kaybolan geçlerimiz öz dinamiklerine sarılmakla ve İslam’a yönelmekle kurtulacaktır. Gençlik başıboşluk değildir. Gençlik asiliktik de değildir. İş yerlerini taşlama, arabaları ateşe verme, sokakları işgal değildir, gençlik. Gençlik kişilik bulma davası değildir. Gençlik, sorun üretme merkezi ve deşarj olma sorunu değildir. Gençlik, giydirilmiş adetlerin, bildirilmiş törelerin, uydurulmuş hikayelerin kabul görmediği yerdir. Bu milletin mutluluğuna savaş açanlar Allah ve Resulüne savaş açmış olurlar. Çünkü Allah ve onun Resulü insanın mutluluğunu ister. Sen ise insanın mutluluğunu yok etmek istiyorsun. Cezası ‘yeryüzünden sürülmektir ya öldürülmektir ya asılmaktır ya da kesilmektir’. Kur’an-ı Kerim böyle ifade ediyor. Bugün gençleri sokağa çağırarak, onlara kırdırmaya inat, yolların kavşak noktalarında durup, kollarımızı makas gibi açarak, gül sedamızla kalabalıkları durdurup, ‘bu cadde çıkmaz sokak’ deme zamanıdır. Gençleri sokağa döken, kafalarını uyuşturan insancıklara acımak gerek. Kaplumbağa gibi başı dışarıdayken de kabuğunun içinde olan kim ne tarafta olursa ona uymakta ustalık gösterenler bu ülkeye fayda vermeyeceği bilinmelidir.”
“CAMİLERİ ÇOCUKLARIN OYUN ALANI HALİNE GETİRECEĞİZ”
20. yüzyılın genelde ‘Allahsızlık’ inancının teşvik edildiği bir yapı olduğunu belirten Samsun Valisi İbrahim Şahin ise şunları söyledi: “Gençlere bakarsanız ya çiğ kokteylleriyle ya da molotof kokteylleriyle ya içini ya da dışını yakıyorlar. Aslında bizim milletimize yüklenmiş çok büyük görevler var. Bu dünya bizden çok şey bekliyor. Dünyadaki içinden çıkılmaz yapı, bizlerin sorumluluğunu biraz daha arttırıyor. Dünya öyle bir noktaya gidiyor ki, özellikle İslam dünyası tüm olumsuzluklara rağmen aslında sığınılacak güvenli bir liman gibi gözüküyor. Onun için de Batılılar Müslümanların bu huzur içinde yaşamasından rahatsız oluyorlar ki, Müslümanlığa kayışı engellemek için özellikle Batı medyası ve güdümlü medya, olabildiğince Müslüman dünyasının negatifliklerini, olumsuzluklarını kötü göstermeye çalışıyorlar. Camileri çocukların oyun alanı haline getireceğiz. Gençlerin eğleneceği yer haline getireceğiz. Çocuklar evinden dışarı çıktığında uğraması gereken yerin camiler olduğunu düşünecek. 20. yüzyıl genelde Ateizmin, Marksizmin hatta Allahsızlık inancının teşvik edildiği bir yapıydık. Biz özellikle 20. yüzyılda veya 18. 19. 20. yüzyılın ortalarında bilgisizliğin getirdiği bir sorgulama var. Şimdi insanlar tam tersine çok şey biliyorlar. Çok şey bildikleri için sorular soruyorlar. Onun için de din görevlilerin kendilerini bu sorulara cevap verebilecek nitelikte donatması, yetişmesi ve huzura çıkmaları gerekiyor.”
Program, açılış konuşmalarının ardından OMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hüseyin Peker’in başkanlığında “Hz. Peygamber Döneminden Bugüne Cami ve Gençlik” konulu panel ile devam etti.