Sınavın Zararları
Malatya İnönü Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Cengiz Yakıncı, öğrenmeyen öğrenciler yetiştiğini savundu.
Prof.Dr. Cengiz Yakıncı, ”Eğitimin öğretmek için yapıldığı görüşü, genel olarak kabul edilen bir doğru. Eğitimle öğrenen bireyde kalıcı ve istendik yönde davranış değişikliği meydana getirmek amaçlanır. Bütün eğitim sistemlerinde durum aşağı yukarı böyledir. Tartışmak istediğim nokta ise eğitimin amacından ziyade eğitimi ölçmek için yaptığımız klasik değerlendirme yöntemlerimiz, yani öğrenmeyi engelleyen, öğrenmenin önünde büyük bir engel olarak durduğunu düşündüğüm sınav sistemlerimiz" dedi.
Mütemadiyen değişen ve bir türlü bir karara, bir sonuca bağlanamayan sınavlar ve müfredat programları olduğunu ifade eden Yakınci, "Örneğin; lise müfredat programı hazırlanıyor. Kâğıt üzerinde her şey güzel gibi görünmesine karşın uygulamada durum hiç de açıcı olmuyor maalesef. Hele bir de öğrenciler lise son sınıf öğrencileri ise değmeyin müfredatın hâline. Yaklaşan sınavın arifesinde müfredat programını uygulayacak bir öğrenci topluluğu bulabilirseniz ne ala. Rapor alan, aylarca okula gelmeyen, sınavı kazanmam gerekiyor düşüncesi ile bilmem kaç bin soru çözme peşinde olan çok sayıda lise öğrencisi çıkıyor karşınıza. Dersler az sayıda öğrenciyle işlenmek zorunda kalınıyor doğal olarak.
Lisede böyle de üniversitede durum farklı mı? Hayır, değişen hiçbir şey yok. Senelerdir tıp fakültesi öğrencilerinin göz anatomisini bilmediklerini gözlemliyorum. Bunun nedeni nedir diye araştırdığımda, yine öğrencilerin gözünde dağ gibi büyümüş bir sınav çıkıyor karşıma. Meğer göz anatomisi dersleri sınava çok yakın bir zamanda anlatıldığı için öğrencilerin büyük bir çoğunluğu derse girmiyormuş. Sonuçta bir şekilde sınavı geçiyorlar ama göz anatomisini öğrenemeden geçiyorlar. Kısacası sınav yaklaştığı için ya öğrenciler derse gelmiyorlar ya da gelen öğrencilerin akılları sınavda olduğu için işlenen derslerin bir faydası olmuyor” ifadelerini kullandı.
Öğrenmeyen öğrenciler yetiştiğini savunan Yakıncı, şunlari söyledi:
“Artık çok iyi biliyoruz ki üniversiteye giriş sınavları orta öğrenimin kalitesini, tıpta uzmanlık sınavı (TUS) da tıp eğitiminin kalitesini bozmuş durumda. Öğrenciler sınavda başarılı oluyor ama öğrenmeyen öğrenciler yetişiyor.
Sınavlar eğitimi bu kadar bozduğuna göre ne yapmalıyız? Aklıma iki ihtimal geliyor. Birincisi sınavların kaldırılması seçeneği. Sınavsız eğitim bazı konularda mümkün. Özellikle öğrencinin mutlaka öğrenmesi gereken sınırlı sayıdaki konuda bu sistem uygulanabilir. Öğrenci o konuyu öğrenene kadar onlarca kez pratik yaptırılarak konu öğretilebilir. Yalnız bu çok zaman aldığı ve zahmetli olduğu için yaygın olarak her konu için uygulanması mümkün olmayabilir.
İkinci yöntem ise tek bir sınav yerine birçok farklı performansın birleşmesinden oluşan geçme notu sistemi. Bunu şöyle örnekleyebiliriz. Öğrencinin teorik ve pratik derslere yüzde yüz devam etmesine belli bir puan verilir. Öğrendiklerini sahada uygulamasına belli puanlar verilir. Öğrenci topluluklarında faaliyet göstermesi ayrıca puanlandırılır. Habersiz olarak yapılan küçük sınavlarda (quiz) aldığı puanlar belirler ve bunun gibi farklı kategorilerde alınan çok sayıda puanlar toplanarak o dersin başarı puanı oluşturulur.
Aslında sorunun çözümü öğrencilerimizin algısını değiştirebilmekten geçiyor. “Önemli olan dersi öğrenmem, dersten geçmek nasıl olsa arkasından gelecektir” diye düşünmelerini sağlayabilirsek zaten sorun kendiliğinden çözülecektir. Eğitimdeki gerçek sorunlara kafa yorulduğunda mesleğini daha iyi bilen nesiller yetişecektir."