(tekrar) Davutoğlu: "kimse Enerjiyi Silah Olarak Kullanmasın"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs Rum kesimine çağrıda bulunarak, "Enerjiyi bir silah gibi kullanmasın hiç kimse. ’Ben enerjiyi elde edeyim, karşı tarafa istediğim barışı empoze edeyim’ denirse bu Kıbrıs müzakerelerine en büyük darbeyi vurur. Enerjiyi barış aracı olarak kullanalım" dedi.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi Özel Oturumu’na katıldı. Zirvede Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın ardından bir konuşma yaptı.
Zirveye, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bujhan Nishani, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ABD Büyükelçisi John Bass, ABD eski Türkiye Büyükelçisi Francis Ricciardone, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Atlantik Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Mücahid Ören, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ve çok sayıda davetli katıldı.
“TÜRKİYE İLE AMERİKA KÖKÜ DERİNLERE GİDEN STRATEJİK ORTAKLARDIR”
Türkiye ile Amerika’nın kökü derinlere giden stratejik ortaklar olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Uluslararası ilişkilerin yoğun seyrettiği dönemle Türk - Amerikan işbirliği bir çok krizin çözümünde önemli rol oynamıştır. Soğuk savaş dönemince süren jeopolitik kutuplaşmalarda Türkiye ve Amerika bu kutuplaşmanın demokratikleşme yönünde sonuçlanması için yoğun çaba sarf etti. 90’lı yıllarda soğuk savaş sonrasında bu kez bu dönüşümün ortaya çıkardığı krizlere yine birlikte çözüm aradık. 11 Eylül sonrasında uluslararası terör tırmandığında da Afganistan başta olmak üzere birçok alanda birlikte çalıştık. Arap baharı ile birlikte gelen jeopolitik çalkantılar içinde de Türkiye ve Amerika bir çok alanda yoğun işbirliği içinde oldu” diye konuştu.
“TÜRKİYE ETRAFINDAKİ BİR ÇOK ÜLKE YÖNETİM KABİLİYETİNİ KAYBETMİŞ DURUMDA”
Türkiye’nin etrafında uluslararası krizleri yoğunlaştığına dikkat çeken Davutoğlu, “Dün ben Irak’tan geldim. Biden Ukrayna’dan geldi. Birlikte Kuzey ve Güney’den gelip iki ciddi sıkıntılar yaşayan ülke ile ilgili gözlemlerimizi paylaştık. Bir taraftan yoğun bir ekonomik krizin içindeyiz. Diğer taraftar siyasi çalkantılar ve bir çok devletin yönetime kabiliyetini kaybettiği kritik bir süreçten geçiyoruz. Türkiye etrafındaki bir çok ülke maalesef efektif yönetim kabiliyetini kaybetmiş durumda” şeklinde konuştu.
“ENERJİ İNSANOĞLUNUN HAYAT STANDARTINI YÜKSELTEN BİR ARAÇTIR”
Enerjinin insanoğlunun hayat standartını yükselten bir araç olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Aksine enerjiye ulaşımı olmayan ülkelerde ise çok zor şartlarda bir çok problemle karşı karşıya kalınıyor. Bugün dünyada insanoğlu nüfusunun yaklaşık 5’te 1’i elektriği kullanamıyor. Bu bizim için anlaşılmaz bir durum. Somali’ye gittiğimizde hastanelerin nasıl çalışmak zorunda kaldığını gördüğümde enerjinin bir çatışma aracı olarak değil varoluşsal bir imkan olduğunu da görmüştük. Elektrik olmadığı yerde en temel tıbbi cihazlar çalışamıyor. Gelecek sene G 20 dönem başkanlığımız aldığımızda enerjinin dünyada adil dağılımı konusunda bir takım girişimlerde bulunmayı düşünüyoruz” diye konuştu.
Türkiye için enerjinin vatandaşların hayat standartlarını yükseltme meselesi olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Biz 2002 yılında iktidara geldiğimizde sadece 9 ilimizde doğalgaz vardı. Şimdi i78 ilimizde var. Gelecek sene Türkiye’nin bütünü doğalgaz kullanacak. Doğalgaz konforuna alışıldığında, demokratik toplumlarda kimse bu ulaşılan düzeyden geri gitmek istemiyor. Dolayısıyla siyasal istikrarın da bir parçasıdır enerji güvenliği çünkü bundan birkaç yıl önce kışın yine Ukrayna bağlantılı bir kriz sebebiyle doğalgaz sıkıntısı yaşama ihtimali ile karşılaştığımızda bütün büyük şehirlerimizde hayatın durması söz konusu olmuştu. Bunun doğuracağı siyasi sonuçlar var. Hepimizin insani hayat standartını temin etmek bağlamında dünyanın her yerindeki beşer kardeşlerimizin enerjiye ulaşımını temin etmek öncelikli görevimiz olmalı. Dünya liderleri bir araya geldiğinde sadece ulusal enerji stratejilerini değil insanlığın geleceğini bekleyen sorunları da konuşmak durumunda” ifadelerini kullandı.
“ÇEVRE SÖZKONUSU OLDUĞUNDA HEPİMİZİN İNSANLIĞIN İÇİŞLERİ BAKANI OLARAK KONUŞMA ZORUNLULUĞUMUZ VAR”
Davutoğlu, enerji ile çevre arasındaki ikilemi çözecek araçlar bulunması gerektiğinin de altını çizerek, birkaç yıl önce katıldığı bir Dışişleri Bakanları toplantısından örnekler verdi.
Toplantıda alışılagelmişin dışında bir konuşma yaptığını söyleyen Davutoğlu, “Bir çok bakan kendi ulusal pozisyonunu kağıttan okumayı tercih etti. Ben konuşmamda dedim ki her konuda Dışişleri Bakanlarının görevi kendi ülkelerinin ulusal çıkarlarını korumaktır. Ancak bir konu hariç çevre. Çevre konusu sözkonusu olduğunda hepimizin devletlerimizin dışişleri bakanı olmak yerine, insanlığın içişleri bakanı olarak konuşma zorunluluğumuz var. Dolayısıyla bu insani boyutu unutan hiçbir enerji politikasının gerçek anlamda geleceği belirleme bakımından ahlaki bir zemine sahip olacağı kanaatinde değilim” açıklamalarında bulundu.
“12 YILDA 100 YILDA ÜRETİLENDEN FAZLA ENERJİ KAPASİTESİ ÜRETTİK”
Türkiye’de 2002 yılından bu yana önemli enerji projelerinin hayata geçirildiğini söyleyen Davutoğlu, “Türkiye’de enerji santralleri yüzyıl önce takriben 1902 yılında kurulmaya başladı. Bizim iktidarımıza kadar Türkiye’de toplam 31 bin 500 megavat kapasite üretildi. 2002-2012 yılları arasında ise toplam 33 bin 500 megavat kapasite üretildi. Yani 100 yılda üretilen kapasiteden fazlasını 12 yılda ürettik. Şimdi bunun ötesine gitmek istiyoruz. Sadece kömür ve geleneksel enerji araçları değil nükleer enerjiye geçiyoruz. Yenilenebilir enerji alanında da yeni perspektiflerle kendi ülkemizin ekonomik girdileri açısından ciddi bir çaba içindeyiz. Dünya için elverişli bir yatırım bölgesi olmamız önem taşıyor. Birçok yatırım yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Birçok yatırım yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Türkiye enerjideki açığını kapatmaya çalışıyor. Cari açık konusunda da ilerlemeler kaydettik. Bu konuda petrol fiyatlarının düşüşünü takdirle ve ümitle takip etmeye devam edeceğiz. Dileriz ki petrol fiyatlarının artışına dayalı enerji savaşları yerine, herkesin enerjiye ulaşabileceği ucuzlukta bir fiyatlandırma yönünde gelişmeler devam eder” ifadelerini kullandı.
“ÇEVREMİZDE NE HALKINA ZULÜM EDEN REJİMLER, NE DE BU BOŞLUKTAN YARARLANAN TERÖR ÖRGÜTLERİ GÖRMEK İSTEMİYORUZ”
Enerjinin stratejik boyutuna de değinen Davutoğlu, şunları söyledi;
“Enerji neyin aracıdır. Rekabetin mi, çatışmanın mı, yoksa işbirliğinin mi. Eğer enerjiyi çatışma aracı olarak kullanacak olursak bunun kazananı olmaz. Bugün kazanıyor görünenler bir müddet bu enerjiyi satacak pazar bulamayabilirler. Ülkeler artık bu enerjiye bağımlılıklarını azaltmak için başka alternatiflere yönelirler. Tüketici ile üretici aslında aynı çıkarı paylaşıyor. Eğer üretici tüketiciyi sürekli baskı altında tutarsa bir müddet sonra tüketici başka kaynaklara yönelir. Bu açıdan hepimizin aynı gemi içinde olduğumuzun farkında olmamız lazım. Enerjiyi bir çatışma aracı olarak görmek yerine insani kalkınmanın aracı olarak görmek durumundayız. Ne zaman etrafımızda jeopolitik problemler yaşansa, bizim jeoekonomik sıkıntılarımız oldu. Türkiye etrafındaki çatışmalar sebebiyle büyük üretim kapasitesine uygun pazarlarda daralma yaşadı. Yine aynı şekilde etrafta jeoekonomik gerilimler enerjiyi etkilemeye başladığında Türkiye’ye giren enerji arzında düşmeler yaşandı. Biz onun için etrafımızda güven ve istikrar istiyoruz. Kalkınan bir ekonomi için hiçbir şey istikrardan daha önemli değildir. Son dönemde özellikle Türkiye civarında yaşananlar. Suriye, Irak, Kafasya, Ukrayna Türkiye olumsuz etkilenmiştir. Biz çevremizde ne halkına zulüm ederek büyük mülteci akınlarına yol açan rejimler görmek istiyoruz, ne de bu güç boşluğundan istifade eden terör örgütleri görmek istiyoruz. Her ikisi de hem bu bölge halkı için hem de Türkiye için büyük tehdittir”
“IRAK’TA İSTİKRAR SAĞLANIRSA BİZİM GİBİ 12 YILDA DEĞİL 5 YILDA DÜNYANIN EN HIZLI YÜKSELEN ÜLKELERİ ARASINA GİRER”
Irak’taki gelişmeleri de değerlendiren Davutoğlu, “Dün ben Irak’taydım. Ortadoğu’da ülkeler birçok şeylerden şanslı ama en şanslısı Irak. Ortadoğu’da öyle ülkeler var ki insan kaynağı bakımından zengin Türkiye ve Mısır gibi. Öyle ülkeler var ki doğal kaynaklar bakımından zengin. Ama bir ülkede hem insan kaynağı hem doğal zenginlik var. Öyle uygun kombinasyon ki. Irak’ta istikrar sağlanırsa bizim gibi 12 yılda değil 5 yılda Irak dünyanın en hızlı yükselen ülkeleri arasına girer. Yeter ki Irak içinde siyasi gruplar birbirine güvensinler. Demokrasinin en büyük meziyeti her bir vatandaşı ortak hedef etrafından buluşturabilme kabiliyetidir. Maalesef Irak’ta son yılarda belli kesimlerin siyasi sistemin dışına itilmesi, Kürt bölgesel yönetimi ile merkezi yönetim arasının gerilmesinden gelen birikmiş tereddütler var. Bizim önce bu tereddütleri aşmamız lazım. Siyasi liderlerle görüşmemde Irak’ta bütün siyasi liderler yeni bir dönem başladığı inancındalar. Ümit ederiz ki bu atmosfer devam eder” dedi.
“ÇEVREMİZDE BU KADAR ENERJİ VARKEN OTURUP BEKLEYEMEYİZ”
Türkiye’nin enerji arzına ihtiyacı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Herkesin şunu bilmesi lazım Türkiye’nin enerji arzına ihtiyacı var ve çevremizde bu kadar çok enerji varken biz oturum gelişmeleri seyredemeyiz. Irak’taki enerjinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması ve Türkiye tarafından kullanılması merkezi yönetimin de, bölgesel yönetimin de çıkarınadır. Ama kimse bize ‘Siz Ankara’da oturun, Irak’taki enerji kaynakları da atıl kalsın’ diyemez. Biz Irak anayasasına sağdık kalarak ve taraflarla diyaloğu sürdürerek mutlaka Irak’taki enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara arzı konusunda elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Irak’taki bütün taraflara çağrım gelin Irak’ı elbirliği ile bir kriz ülkesi olmaktan çıkartıp, yükselen bir ekonomi haline dönüştürelim. Sizler içeriden çabalayın biz dışarıdan destek verelim. Irak terör ile anılmasın, zenginlikle anılsın. Ben son yıllardaki en olumlu atmosferi görmekten mutlu oldum” ifadelerini kullandı.
“KİMSE ENERJİYİ SİLAH OLARAK KULLANMASIN”
Kıbrıs sorunu konuşa da değinen Davutoğlu, şunları söyledi;
“Kıbrıs yine bir barış alanı. Nasıl Irak’ta enerji bir ulusal entegrasyonun parçası olabilir. Kıbrıs’ta da eğer herkes Kıbrıs etrafındaki doğal kaynakların Kıbrıs’ın bütününe ait olduğu konusunda mutabık olur ve ortak bir vizyonla bu enerjiyi barış yönünde kullanırsa herkes kazanır. Kıbrıs Rum yönetimine de çağrıda bulunuyorum. Enerji kaynaklarını monopolize ederek, tek taraflı olarak sanki bu kaynak sadece onlara aitmiş gibi ihalelere çıkarak Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğu o kaynakları dünya piyasalarına sunmak isterse, biz de aynı yerde Kıbrıs Türkleri ile birlikte araştırma yapar ve aynı hakkı kullanırız. Ama eğer birlikte oturulur konuşulursa, biran önce müzakere ile adanın birleşmesi yönünde bir irade kullanırlarsa, Kıbrıs da aynı Irak gibi yükselen bir ülke haline gelir ve bundan da en çok Türkiye mutlu olur. Biran önce müzakere masasına dönülmeli. Barış bir dakika bile geciktiğinde maliyeti ağır olan kavramdır. Hemen barış. Eğer müzakereler zaman alacaksa bu sefer KKKTC ve Kıbrıs Rum yönetimi ortak bir komite ile bu enerjiyi çıkarmaya başlar ve barış için kullanır. Ama şu olmaz; ‘Doğu Akdeniz Türklere ve Kıbrıs Türklerine kapalı bir alandır. Biz istediğimiz yerde araştırma yaparız’ Bu hem siyaseten olmaz hem de dünyadaki enerji arzını bilenler açısından da olmaz. Kıbrıs etrafında çıkacak doğalgazın en kolay ulaşacağı yer Türkiye’dir. En rahat uluslararası piyasalar açılacağı yer de Türkiye’dir. Dolayısıyla enerjiyi bir silah gibi kullanmasın hiç kimse. Ben enerjiyi elde edeyim, karşı tarafa istediğim barışı empoze edeyim denirse bu Kıbrıs müzakerelerine en büyük darbeyi vurur. Enerjiyi barış aracı olarak kullanalım. Biz Anadolu suyunu Manavgattan Kıbrıs’a boruyla bağladık. Bu projeyi ilan ettiğimiz gün o zaman Başbakanımız ‘bu suyu Kıbrıs Rumları ile paylaşacağız’ dedi. Bizde su azizdir ihtiyacı olanla paylaşılır. Biz kendi suyumuzu adanın bütünü ile paylaşmayı düşünürken, adanın bütününe ait olan doğalgaz kaynaklarını bir taraf tek taraflı olarak ‘bana aittir’ derse bu olmaz. Kıbrıslı taraflara bağlı biran önce çözüm. Önümüzdeki günlerde Atina’ya gideceğim ve bütün bu perspektifi paylaşacağız”
Azerbaycan - Ermenistan arasında yaşana ihtilafa da değinen Davutoğlu, “Türkiye ile ABD’nin ortan başarısıdır aslında Bakü Tiflis Ceylan. 1999’da Clinton buradayken anlaşma imzalandı. Birçok kimse inanmıyordu bunun olabileceğine. Azerbaycan ciddi bir ekonomik refah kazandı. Gürcistan da Türkiye de bundan istifade etti. Ermenistan bütün bu ekonomik aktivitenin dışında kaldı. Neden çünkü ısrarla Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal altında tutmaya devam etti. Biran önce barışa gidelim. Herşey tartışıldı herşey neyin olabileceğini biliyor. Eksik olan siyasi irade ve vizyon. Buradan Ermenistan’a da çağrıda bulunuyorum. Hazar petrolleri Avrupa’ya aktarılırken Ermensitan da bir an önce sorunun çözümüne katkıta bulunsun. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kurulabilecek dostluktan en büyük mutluluğu duyacak olan Türkiye’dir” dedi.
“UKRAYNA JEOPOLİTİK ÇATIŞMA ALANI OLMAKTAN ÇIKMALI”
Ukraynanı da jeopolitik çatışma alanı olmaktan çıkması gerektiğinin savunan Davutoğlu, “Ukrayna bizim komşumuz ve stratejik ortağımızdır. Ukrayna’da toprak bütünlüğünü zedeleyen her türlü tutumun karşısında olduk. Kırım bizi tarihi bağlarımızın olduğu coğrafyadır. İsteriz ki Ukrayna bir gerilim alanı olmasın. Tarafların oturup bir an önce mutabakata varmaları lazım” şeklinde konuştu.