Türkiye Psikiyatri Derneği Mülteci Raporu Açıklandı
Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından hazırlanan mülteci raporunda, Suriye’den gelen sığınmacıların birçok ruhsal hastalıkla boğuştuğu belirtildi.
Antalya’da düzenlenen 50. Türkiye Psikiyatri Derneği Kongresi’nde açıklanan raporda savaşın sağlık açısından insan eliyle oluşturulmuş doğal olmayan, olağan dışı bir durum olup, önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekilerek, buna rağmen her yıl savaş nedeniyle binlerce insanın yaşamını kaybettiği, sadece Suriye’de Mart 2011’den bu yana iç savaşta yaşamını yitirenlerin sayısının 162 binin üzerinde olduğu ifade edildi.
Dernek adına raporu açıklayan Örgütlenme Sekreteri Uzman Dr. Şahut Duran, savaşlarda ölümlerin yüzde 20’sinin şiddete, silahlı yaralanmalara bağlı olduğunu, yüzde 80 oranında ise yaşam koşulları ve hastalıklara bağlı olduğunu belirtti. Duran, özellikle susuzluk, yetersiz beslenme, işlevsel olmayan atık sistemi, sağlık hizmetlerinin bozulmasının, ishaller, enfeksiyonlar, sıtma gibi hastalıkların başlıca ölüm nedenleri olduğunu söyledi. Savaşlarda; başta yaşanan kayıplar, yaşam yeri ve ortamının değişmesi, göç, geleceğe dair belirsizlik gibi nedenlerin ruh sağlığı ile ilgili sorunlar olarak sıklıkla ortaya çıktığının altını çizen Duran, bu rahatsızlıklardan en sık görülenlerin ise anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, intihar eğilimi, akut stres tepkisi, post travmatik stres bozukluğu olduğunu açıkladı.
1 MİLYON 600 BİN MÜLTECİ GİRİŞ YAPTI
Duran, "Komşumuz Suriye’de yaşanan iç savaş ve Orta Doğu’daki IŞİD terörü Türkiye’de çok sayıda savaş mağduru mültecinin yerleşmesine neden olmuştur. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin raporlarına göre ülkemize 2011’den bu yana iç savaştan kaçan 1 milyon 600 bin kişiden fazla mülteci giriş yapmıştır. TPD baştan beri mülteci akımını izlemekte ve bu konuya özel önem vermektedir. Derneğimiz, son dönemlerde özellikle IŞİD terörüne maruz kalan ve Türkiye’ye sığınan başta Ezidiler ve Kobani’den gelen mülteciler olmak üzere ülkesinden göç etmek zorunda kalan savaş mağdurlarının sağlık sorunlarını görebilmek ve buna dair çalışmalar yapabilmek için bölgeye temsilciler göndermiştir" şeklinde konuştu.
"SIĞINMACI SORUNU ULUSLARARASI BİR SORUN"
Bölgede yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini de sıralayan Dr. Şahut Duran, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak ve sonrasında Suruç’ta yapılan değerlendirmeler sonucunda 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ile birlikte bölgeye göçün giderek arttığı ve bunun bölgede kültürel, ekonomik ve sosyal sorunlara yol açtığının gözlendiğini söyledi. Duran, "IŞİD teröründen kaçan Ezidiler ile Kobani halkının sığındığı yerlerden biri de Türkiye olup, halen yaklaşık 29 bin Ezidi ile 50 binin üzerinde Kobanili Kürt Türkiye’nin güneydoğusuna yerleşmiştir. Mültecilerin kaldığı çadır kent ve kamplarda temel ihtiyaçların (besin, sağlık, barınma) karşılanmasında güçlükler yaşandığı, psikososyal faaliyetlerin yok denecek kadar az olduğu gözlenmiştir. Bölgeye göç eden Ezidi sığınmacıların temel talepleri Avrupa’ya gitmek şeklinde olduğundan bu taleplerin karşılanmaması nedeniyle sık sık kamp değiştirdikleri gözlenmiştir. Göç sorunun bölge düzeyinde kalmayacağı ve özellikle Avrupa ülkelerine kaçak da olsa bir şekilde gitme çabalarının olacağını düşünmekteyiz. Dolayısıyla bu sığınmacı sorununun ulusal bir sorun olmaktan çıkıp uluslararası bir sorun haline gelebileceği muhtemeldir. Bu yüzden sığınmacılara yönelik yardımın uluslararası düzeyde özellikle Bileşmiş Milletler’in olduğu bir yapı içinde hızlıca yapılması gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
"MÜLTECİLER BİR ÇOK RUHSAL HASTALIĞIN PENÇESİNDE"
Bölgede yeterli psikososyal çalışma yürütülmediğinden gerek ulusal gerekse uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından savaş travmasına maruz kalarak Türkiye’ye sığınan mültecilerin başta travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve kaygı bozuklukları olmak üzere birçok ruhsal hastalıkla boğuşma riskiyle karşı karşıya olduğunun altını çizen Duran şöyle dedi:
"Halen sıcak çatışmaların devam ettiği bölgede Türkiye’ye gelenlerin sayısının daha da artacağını, göç dalgaları ve toplumsal hayat incelendiğinde, göçmenlerin kalıcı bir şekilde yerleşmeye başladığını görmekteyiz. Bu konu da ruh sağlığı hizmetlerinde farklı bir yaklaşım gerektirmektedir. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Meslek Örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin ortak bir çalışmayla bölgeye dair kısa ve uzun vadeli programlar yaparak çözüme katkı sunması temel ihtiyaç olarak durmaktadır. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak bu çalışmaların tamamının paydaşı olacak ve mültecilerin ruh sağlığı açısından üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz."