Türkiye’de Sezaryen Oranları Son 20 Yılda 4 Kat Arttı
Türkiye’de sezaryen oranları son 20 yılda yaklaşık dört kata yakın artış gösterdiği belirtildi.
Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, sezaryenin gerekli durumlarda yapılması konusunda uyarılarda bulunarak “Türkiye’de sezaryen oranları son 20 yılda yaklaşık dört kata yakın artış göstermiştir. (1988’de 5.7 yüzde, 1998’de 21 yüzde). 2010 yılı itibariyle de yüzde 45’in üzerindeki oranlar 2014 yılı itibarı ile yüzde 50 nin üzerine çıkmıştır. Doğu ve Batı bölgeleri arasında da sezaryen oranları arasında bazen 10 kata varan farklar mevcuttur. Doğuda kırsal alanda yüzde 8 olan oranlar, Batıda özellikle İstanbul, Batı Marmara ve Batı Karadeniz bölgelerinde yüzde 80’e varmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sezaryenle doğumla ilgili yüzde 5-15 oranını esas aldığını ancak yüzde 20’yi de kabul edilebilir bulduğu, Ülkemizdeki sezaryen doğumların oranı ise bu rakamın çok üzerindedir. Sezaryen ameliyatı bir karın ameliyatı olması, genel veya spinal anestezi gerektirmesi, bazen az veya çok kanama gibi komplikasyonlar yaşanması nedeniyle her ameliyat gibi bazı riskler taşır. Bu nedenle sadece gerekli durumlarda yapılmalıdır” denildi.
SEZARYENİN TAŞIDIĞI RİSKLER
Sezaryen ameliyatının anne ve bebek açısından taşıdığı risklerle ilgili ise şu ifadeler kullanıldı:
” Sezaryen ameliyatında sık görülen komplikasyonlar enfeksiyon, kanama ve pelvik organ yani rahime yakın bulunan mesane, bağırsak gibi organların yaralanmalarıdır. Çok nadiren aşırı kanama nedeniyle rahmin ameliyatla alınması gerekebilir. Sezaryen ameliyatı sonrasında bacak damarlarında pıhtı oluşması (derin ven trombozu,) ve akciğerlere pıhtı atma riski normal doğuma göre fazladır. Sezaryenin bir dezavantajı da doğumdan hemen sonra anne bebek etkileşimini geciktirmesi veya engellemesidir. Sezaryen sonrası anne normal doğuma göre çok daha geç iyileşir. Hastaneden daha geç taburcu olur. Günlük hayatına ve işine dönmesi daha uzun süre alır. Sezaryen sonrası ağrı normal doğuma göre çok daha fazla olur. Sezaryen ameliyatı geçiren annenin sonraki doğumlarında plasentanın (bebeğin eşinin) rahim ağzına yerleşmesi veya rahim duvarına yapışması gibi (previa, dekolman, akreata) komplikasyonlar daha sık görülür. Sezaryen ameliyatı geçiren anne sonraki bebeklerini normal doğum ile doğurma şansını büyük oranda kaybeder.
Sezaryen sonrasında bebekte solunum sıkıntısı olma riski daha fazladır. Normal doğumda bebek doğum kanalından geçerken uğradığı basınç ve salgılanan adrenalin sayesinde akciğerlerindeki su dışarı atılır ancak sezaryende bu gerçekleşmediği için solunum sıkıntısı meydana gelebilir. Sezaryen olan annenin doğumdan sonra herhangi bir komplikasyon nedeniyle tekrar hastaneye yatma riski normal doğum yapanlara göre daha fazladır. Sezaryen ile doğan bebeklerde meme emme başarısı daha düşüktür.dolayısı ile anne sütü gibi bebek için hayati önem taşıyan bir besinden mahrum kalma ve gelecek yaşam sürecinde birçok önemli ve kalıcı hastalıklara zemin hazırlama riski vardır."
SEZARYEN İLE DOĞAN BEBEKLERDE ASTIM HASTALIĞINA DAHA SIK RASTLANIYOR
"Bazı araştırmalar sezaryen ile doğan çocuklarda astım hastalığına daha sık rastlandığını göstermiştir" denilen açıklamada " Normal doğumlarda bebek doğum kanalından geçerken birçok bakteri ve mikropla temas ederek, sindirim sisteminde mikroplara karşı bir savunma mekanizması oluşturur. Sezaryen ile doğan bebeklerin bu durumla karşılaşmadıkları için, yiyeceklere karşı hassas ve alerjik reaksiyonlar göstermesi bu nedenle daha fazladır. Tüm bunların yanı sıra; emzirme zorlukları, kabızlık, konsantrasyon ve öğrenme zorluğu, uyku sorunu, nedensiz ağlama nöbetleri gibi bazı belirtilerde gözlenmiştir. Yapılan araştırmalar, ilk çocuğunu sezaryenle doğuran annelerin ikinci hamileliklerinde, ilk çocuğunu normal doğumla doğuran annelere oranla daha çok problem yaşadıklarını ortaya çıkarmıştır. Daha uzun süren gebelikler, daha az gelişmiş çocuklar bu problemlerden bazılarıdır. Bu tür sıkıntıların her sezaryen doğumda daha da arttığı tespit edilmiştir. İsveç’te sonuçlanan bir araştırma da, ilginç bir sonuç ortaya çıkarılmıştır. Ve sezaryen bebeklerinin DNA’larında değişimler yaşandığı öne sürülmüştür. Bu durum sezaryen bebeklerinin hayati risk taşıdığının bir göstergesi olarak nitelendirilmektedir. Karolinska Enstitüsü’nde yapılan araştırma, sezaryenin neden olduğu genetik yapıdaki bozulmaların kanser, astım ve şeker gibi rahatsızlıkların riskini arttırdığı belirtilmiştir. Örneğin farklı bir araştırma, sezaryenle dünyaya gelen çocukların şeker hastalığına yakalanma oranının, normal doğumla dünyaya gelen çocuklara oranla yüzde 20 fazla olduğunu göstermiştir. Sezaryen olan annelerin karınlarında ameliyata bağlı oluşabilecek yapışıklıklar nedeniyle ileride infertilite (kısırlık) problemi yaşama riskleri daha yüksektir ve bu durum nüfus artışını olumsuz etkilemektedir. Normal doğuma oranla sezaryen doğumda ölüm oranı dört kat fazla olarak tespit edilmiştir. Bu kısa bilgilerden sonra şunu net bir şekilde ifade edebiliriz ki; gereksiz sezaryen yapanda, yaptıranda, millete ve milletin geleceğine büyük haksızlık etmektedirler” bilgileri verildi.