Ünsal Ban'dan Cumhurbaşkanlığı Seçiminde 'ekonomik Göstergeler' Vurgusu

Ünsal Ban'dan Cumhurbaşkanlığı Seçiminde 'ekonomik Göstergeler' Vurgusu

Katıldığı bir programda Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yorumlayan Prof.Dr. Ünsal Ban, “Ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler, ülkemizde son 12 yılda nereden nereye gelindiğini özetlemeye yetmektedir” dedi.
Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü ve Dünya Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (DESAV) Başkanı Prof. Dr. Ünsal Ban, hafta sonu İstanbul’da katıldığı bir programda önemli açıklamalarda bulundu. 1961 ve 1982 Anayasalarının, üç önemli değişiklikle, Cumhurbaşkanı'nın siyaset-bürokrasi, toplum-devlet ilişkilerindeki konumunu tersine çevirdiğini belirten Profesör Ban, “1961 ve 1982 yasalarıyla Cumhurbaşkanı'nın görev süresi genel seçimlerden bağımsızlaştırılarak 7 yıla çıkarılıp, seçilme süresi de bir dönem ile sınırlandırıldı. Dahası, Cumhurbaşkanı'nın siyasi partiler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile üyelik ilişkisi de kesildi. Bu düzenlemeler ile Cumhurbaşkanı'nın siyasal sistem içindeki konumu tamamen değiştirildi, Cumhurbaşkanlığı makamı halktan ve siyasetten kopuk bir yapıya dönüştürüldü” dedi.
İHSANOĞLU'NA, OY DEVŞİRME ELEŞTİRİSİ
Pazar günü gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir dönemin sonunu getireceğine inandığını belirten Profesör Ban, “Artık halk tanıdığı, bildiği, sözüne güvendiği, icraatlarını gördüğü adayı Cumhurbaşkanlığı'na taşıyacaktır. Ekmeleddin İhsanoğlu pek tanınmayan bir isimdir, milletin yararına olan bir işe imza attığı görülmemiştir, aslında herhangi bir işe imza attığı da görülmemiştir. Ekmel Bey gerektiğinde CHP söylemine sarılan, zararlı gördüğünde ise 'Ben CHP'nin adayı değilim ki!' yoluna sapan bir isimdir. Biraz oradan, biraz buradan eh birazcık da şuradan oy devşirme hesabına yaslanan bir isimdir. Recep Tayyip Erdoğan ise bugüne kadar yaptıklarını, Cumhurbaşkanı olduğunda yapabileceklerinin teminatı olarak gösterebilme avantajına sahiptir” dedi.
“BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN EN BÜYÜK AVANTAJI EKONOMİK İLERLEME”
Prof. Dr. Ünsal Ban, açıklamalarının sonunda ekonomik büyümeye vurgu yaparken, “Başbakan Erdoğan’ın en büyük avantajı ise ekonomik ilerlemedir. 2002 öncesinde daralan ekonomi, 2003 yılında yüzde 5,3, 2004 yılında yüzde 9,4, 2005 yılında yüzde 8,4 ve 2006 yılında yüzde 6,9 oranlarında büyürken, benimsenen politikalar ile büyüme eğilimi daimi kılınmıştır. Tüm dünyayı esir alan krizin etkisiyle, ekonomide 2009 yılında yüzde 4,8'lik bir daralma yaşanmış olsa da, 2010 yılında görünüm normale dönmüş ve sağlanan yüzde 9,2'lik büyüme ile Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi olmuştur. Dahası, kişi başına düşen gelirde de ciddi bir yükseliş sağlanmıştır. 2001 yılında 3 bin dolar düzeyinde olan Kişi Başına Düşen Milli Gelir geride bırakılan 11 yılın ardından 10 bin doların üzerine çıkmıştır. Bu ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler, ülkemizde son 12 yılda nereden nereye gelindiğini özetlemeye yetmektedir. Ekonomik göstergeler bile Erdoğan’a yeter. Bir tarafta, vesayet sisteminin cumhurbaşkanları ve koalisyon hükümetlerinin başarısızlıklarından kaynaklanan ekonomik krizler, yoksulluk ve darboğaz; diğer tarafta ise siyasi ve ekonomik istikrar ortamının getirdiği gelişmeler var” diye konuştu.