Yörük Türkmenleri Cumhurbaşkanını Seçiyor Programı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP ve CHP’den birçok kişinin Türkmenlere yapılan yardımları bildiklerini belirterek, “Buna rağmen CHP ve MHP'nin bir de onların bu işlerden hiç anlamayan Monşer adaylarını açıklamaları tam anlamıyla bir faciadır" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'nda gerçekleştirilen 'Yörük Türkmenleri Cumhurbaşkanını Seçiyor' programına katıldı. AK Parti'nin seçim şarkısı olan Dombra ve boynunda Yörük şalıyla kürsüye gelen Erdoğan, "Ülkemizin dört bir yanından değerli Yörük Türkmen kardeşlerimi, Asya'dan Afrika'dan Avrupa'ya kadar 3 kıta 7 iklimden ses veren, nefes veren Türk dünyasının değerli temsilcileri, değerli misafirler, özellikle Uygurlar, Kazaklar, Kırım Tatarları, Ahıska Tatarları, Kırgızlar, Gagavuzlar, Türkmenler, Yörükler, Nogaylar, Azerbaycan Türkleri, Çeçenler, Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkez kardeşlerim sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, Ankaramıza, Türkiyemize hoşgeldiniz diyorum. Bizim için dua eden, çalışan tüm aksaçlılara şükranlarımı sunuyorum. Rabbim kardeşliğimizi, yol arkadaşlığımı daim eylesin. Başta Suriye ve Irak olmak üzere çok ağır şartlarda hayatlarını idame ettiren kardeşlerimizi Rabbim sabır ve zafer nasip eylesin diyorum. Bölgemizde, geniş coğrafyamızda hepimizi derinden yaralayan hüzünlendiren hadiseler yaşanıyor. Dünyanın her yerinde hatta kendi ülkelerinde Müslümanlar ve birçok Türk topluluğu gerçekten çok zor şartlar altında bulunuyorlar. Yanıbaşımızda, Suriye'de, Filistin, Irak, Ukrayna'da kardeşlerimiz öldürülüyor, birbirleriyle çatışıyor ya da iki tarafın çatışmasında arada kalıyorlar. Bölgemizdeki tüm olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye huzurunu ve güvenliğini istikrarlı şekilde geleceğe doğru yürüyüşünü muhafaza ediyor. Türkiye asırlar boyunca ne yaptıysa, kardeş kavgalarında yine taraf olmuyor. Her zaman olduğu gibi hakkın adaletin safında yerini alıyor" dedi.
“AYNI DUALAR VE HİSSİYATLA YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ”
Erdoğan, "Sultan Alparslan 1071 yılında Anadolu'nun kapısını ebediyen yurdumuz olmak üzere bizlere açtığında hangi duygular, heyecanlar içindeyse bugün de millet olarak aynı şekilde yolumuza devam ediyoruz. Fatih Sultan Mehmet Han 1453'te hangi hissiyatla İstanbul'u fethettiyse biz de aynı heyecanla çalışıyor, mücadele ediyoruz. Gazi Mustafa Kemal 23 Nisan 1920'de ilk Meclis'in kapısından dualarla girmişti. Ulus, Hacı Bayramı Veli. Şu anda biz de aynı dualar ve hissiyatla yolumuza devam ediyoruz. Bizler Orta Asya'nın bozkırlarından çıkıp bir sel gibi Anadolu'ya oradan balkanlara, Avrupa'ya akan kutlu bir medeniyetin varisleri olarak buradayız" ifadelerini kullandı.
"Toroslardaki Yörüklerle Makedonya dağlarındaki Yörükler aynı gaye için çıktıkları için yolda farklı menzillerde konaklayarak bugünlere gelmiş kardeşlerimizdir" diyen Erdoğan, "Anadolu'nun bozkırlarında en zor zamanlarda dimdik ayakta kalan Türkmenlerle, Irak'ta, Suriye'de, Ürdün'de en zor şartlarda varlıklarını korumayı başaran Türkmenler aynı ulu çınarın dallarından başka birşey değildir. Bu millet 1071'den beri farklı coğrafyalarda da olsa barış ve adalet davasının peşinde kimi zaman gök bayrak, kimi zaman al bayrağın altında bin yıldır kesintisiz yürümüştür ve yürümeye devam etmektedir. Bu millet İslam coğrafyasının darmadağın olduğu dönemde batıdan gelen Haçlı seferlerine göğsünü siper etmiş bir millettir. Bu millet Selahattin Eyyübi'nin sancağı altında Kudüs'e giden, o yolları ve Kudüs'ün kapılarını açan bir millettir. Bu millet Moğolistan'dan Viyana'ya kadar ulaşabildiği her yere barış, dostluk, dayanışma ve adalet taşımayı kendisine misyon edinmiş bir millettir. Bizim ecdadımız arkasında sömürü ve zulüm bırakmadı, tam tersine arkasında köprüler, sebiller, camiler, medreseler bıraktı. Bizim ecdadımız arkasında kan deryaları değil mürekkeple inşa edilmiş bir medeniyet bıraktı. Yüz yıl önce birinci dünya savaşı başladığında askerlerimiz Kuzey Afrika'dan, Ortadoğu'dan, Balkanlardan çekilirken biz sırtından hançerlenen değil, 'Bizi bırakıp nereye gidiyorsun ey Türk?' diye hitap edilen bir millet olduk. Bütün bu coğrafyalarda yokluğu hissedilen, yokluğunun özlemi çekilen bir millet olduk. Barışa, adalete, dayanışmaya birliğe hasret, dudaklarda hayırla hatırlanan bir millet olduk" şeklinde konuştu.
“DEVLET, MİLLETİNİN ÖZ KÜLTÜRÜNÜ, ÖZ DEĞERLERİNİ, İNANÇLARINI GÖRMEZDEN GELDİ”
Yüzyıl önce birinci dünya savaşında Osmanlı Cihan Devleti'nin Sultan Abdülhamit'in deyimiyle bir kadavraya çevrildiğini anlatan Erdoğan, "Canlı olarak parçalayamayacakları imparatorluğu kadavra haline getirdiler. Ancak cesedini parçalayabildiler. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulan Cumhuriyetimiz o ağır savaşların neticesinde içine kapanmak zorundaydı. Cumhuriyetimiz kendisini toparlamak, yaraları sarmak içeride istikbal mücadelesini kazanmak zorundaydı. İşte bunun için bölge sorunlarıyla yeterince ilgilenilemedi. Bölgedeki kardeşlerimize el uzatılamadı, mazlumlara sahip çıkılamadı. Bu içinde kapanma, bu suskunluk gerektiğinden çok fazla sürdü. Türkiye kendisini toparladığı halde ayakları üstünde doğrulduğu halde kendi vatandaşına da, bölgedeki kardeşlerimize, mazlumlara da sahip çıkmadı. Devlet milletinin Doğu'da, Güneydoğu'da kendi vatandaşının haklarını inkar etti. Devlet, milletinin öz kültürünü, öz değerlerini, inançlarını görmezden geldi. İçeride olduğu kadar dışarıda da devlet dostlarına, kardeşlerine, geride bıraktığı akrabalarına duyarsız kaldı" açıklamasında bulundu.
Başbakan Erdoğan, "Ülkemize sığınan Azeri kardeşlerimiz İnönü'nün o tek parti iktidarı tarafından Stalin'in askerlerine teslim edildi. Gözümüzün önünde katliam yapılırken bunlara sessiz kalan bir CHP iktidarı vardı. O Azeri kardeşlerimiz ne diyordu biliyor musunuz 'Keşke bizi Stalin'in askerleri değil de siz öldürseydiniz' diyorlardı. Bu CHP zihniyeti budur. 1946'da Irak Türkmeni kardeşlerimiz katledildi, Türkiye sessiz kaldı. 1980'de Türkiye iç sorunlarla uğraşırken yine Türkmen kardeşlerimiz katledildi. 1991'de Altınköprü'de Türkmen kardeşlerimiz katledildi, Türkiye sessiz kaldı. Azeri kardeşlerimize Bulgaristan'daki akrabalarımıza, Saraybosna'da, Kosova'daki kardeşlerimize yapılan zulme yeterince ağırlık konulmadı, konulamadı. Bu suskunluk, bu tepkisizlik artık bizim iktidarımızla sona ermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölgesinin en güçlü, istikrarlı en etkin devleti olarak bölgedeki ve dünyadaki tüm mazlumların, dost ve kardeşlerimizin, akrabalarımızın sesi, nefesi ve hamisi olmuştur. Artık kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi olan bir Türkiye vardır. Türkiye demek umut, barış, adalet demektir. Şu anda ayyıldızlı bayrağımızı kim görse inanın içine güven geliyor. Kızılayımızı hilalini kim görse içine surur geliyor. AFAD'ın TİKA'nın amblemlerini kim görürse inanın kardeşini görmüş gibi oluyor. Her yerde biz varız, nerede afet varsa, mazlum varsa yardımlarımızla sesimizle, soluğumuzla biz varız" dedi.
"BAHÇELİ, KAÇ TANE TÜRK CUMHURİYETİNİ ZİYARET ETTİ? BUNA CEVAP VERSİN"
Başbakanlığı döneminde yüze yakın ülkeye resmi ziyarette bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını buldum. Gittiğimiz her yerde bize şunu söylediler, 'Buraya ilk gelen bizim hatırımızı soran ilk Başbakan siz oldunuz Başbakanım' dediler. Allah razı olsun. Devlet Başkanları, Başbakanlar nezdinde oradaki vatandaşlarımızın, akrabalarımızın sorunlarını konuştuk. Her bir kardeşimizin sorununun hassasiyetle takip ettik. İşte Bahçeli, 3,5 yıl Türkiye'de Başbakan Yardımcılığı yaptı acaba kaç tane Türk Cumhuriyeti'ni gidip ziyaret etti? Acaba Balkanlara kaç kere ulaştı? Acaba Avrupa'da kaç ülkeye gitti? Bunun cevabını versin. Acaba, benim Türkmen kardeşlerimle ne denli haşır neşir oldu? Daha önce örneği görülmemiş derecede, mazlumlara, Türkmenlere, akrabalarımıza el uzatan onların ellinden tutan hükümet biz olduk. Değerli kardeşlerim büyük millet olmanın getirdiği büyük sorumluluklar var. Biz, bu sorumluluğu taşıyoruz. Büyük bir millet olmak neyi gerektiriyorsa adım adım onu yapıyoruz. Ne yaparsak usulünce yapıyoruz" ifadelerine yer verdi.
"BİZİM İÇİN MAZLUMUN DERİSİ, RENGİ IRKI ÖNEMLİ DEĞİLDİR"
Erdoğan, "Gazze'de 7 Temmuz'da İsrail'in soykırım girişimi başladığında hem maddi imkanlarımızla, hem de vicdanımızla bunun yanında hem de öfkemizle Gazze'nin yanında durduk çünkü Türkiye'ye yakışan budur. Filistin'in Gazze'nin yanında durmak' Türkiye için bir sorumluluktur. Çanakkale Savaşlarında bizim yanımızda o Filistinli kardeşlerimiz nasıl durduysa, onlar bizimle beraber orada şahadet şerbeti nasıl içtilerse bugün biz de onların yanında durmak zorundayız. Biz, Gazze için sesimizi yükseltince hem dışarıdan hem de içeriden hedef yapıldık. Ne dediler, 'Gazze'yi bırak Türkmenlere bak, Suriyelilerle ilgilendiğiniz kadar Türkmenlerle ilgilenin' dediler. Bizim için mazlumun dini, mezhebi, dili, rengi, derisi, ırkı önemli değildir. Biz Gazze ile ilgilendiğimizden çok daha fazla Türkmenlerle ilgilenen ama bunu usulünce yapan bir hükümetiz. Suriyelilere kucak açtığımız kadar daha da fazlasıyla yurtdışındaki Türkler, Türkmenlerle ilgilenen ama bunu usulünce yapan bir hükümetiz. İşte, Muhalefet bunu anlamadı, anlamak istemedi. Bu işin hassasiyetini, özelliğini anlayamadılar" şeklinde konuştu.
"ÇAPLARI, VATAN SEVGİLERİ, VATANDAŞ SEVGİLERİ BU KADAR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
"Irak ve Suriye Türkmenlerini burada iç siyaset malzemesi yapmak, seçim istismarı malzemesi yapmak son derece tehlikelidir. Çünkü bizim yaptıklarımızın anlatılabilecek olanı, anlatılmayacak olanı vardır. Bunu, Bahçeli 'de bunu Kılıçdaroğlu denilen adam da biliyor ama hakkı söylemek er kişinin işidir, her kişinin değil. Muhalefetin yaptığı açıklamada Irak ve Suriye'deki kardeşlerimizin hayatlarını tehlikeye atıyor. Şartlarımızı zorlaştırıyor. Bunu Türkmen temsilcisi kardeşlerimiz de ifade ettiler. Ancak, muhalefet son derece sorumsuz, bilinçsiz ve şuursuz şekilde Türkmenlerin hayatı üzerinden istismar siyaseti yapmaya devam ediyor. Bizim Türkmenlere yaptıklarımızı Türkmen kardeşlerimiz çok iyi bilir. MHP içindeki, CHP içindeki niceleri dahi bizim Türkmen kardeşlerimize yaptıklarımızı bilirler ve defalarca biraraya geldiğimizde takdir etmişlerdir, ama sırtlarını döndüklerinde de aksini söylemişlerdir. Hatta MHP içindeki bazı dostlarımızla ortak projeler bile yürüttüğümüz çok faydalı işler yaptığımız da olmuştur. Buna rağmen CHP ve MHP'nin bir de onların bu işlerden hiç anlamayan Monşer adaylarını açıklamaları tam anlamıyla bir faciadır. Şu anda CHP Genel Müdürü her gittiği yerde bizi IŞİD hakkında konuşmamakla eleştiriyor. Bunu niye yapıyorlar? Bunu, Musul'da alıkonulan 49 vatandaşımızın hayatını tehlikeye atmak için yapıyorlar. İşte çapları bu kadar, vatan sevgileri, vatandaş sevgileri bu kadar. Dış politikadan, diplomasiden anladıkları işte bu kadar."