Zirve Yayınevi Davasında 98. Duruşma Sona Erdi

Zirve Yayınevi Davasında 98. Duruşma Sona Erdi

Zirve Yayınevi Davasının 98. duruşması sona erdi.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 3 misyonerin öldürülmesini kapsayan Zirve Yayınevi Davasının Duruşması, mahkeme Başkanı Vedat Koç’un il dışında olması nedeniyle Mehmet Adil Saraçoğlu başkanlığında yapıldı.
Duruşmada söz alan tutuksuz sanık Salih Gürler, “Adli kontrol şartlarının hafifletilmesini talep ediyorum. Ev hapsi gibi uygulanıyor. Diş doktoruna gitmem için izin verilmesini talep ediyorum” derken, tutuksuz sanık Emre Günaydın ise, “Günlük yarım saat dışarı çıkma izni olsun” talebinde bulundu. Tutuksuz sanık Abuzer Yıldırım da adli kontrol şartlarının iyileştirilmesini isteyerek, elektronik kelepçe uygulamasından vazgeçilmesini istedi. Tutuksuz sanık Hüseyin Yelki de, “Ruhi Abat’ın misyonerlikle ilgili çalışmaları mahkemeye sunulsun” dedi.
“BEŞ SANIK ÖDÜLLENDİRİLDİ, KONUŞMAYACAKLAR”
Duruşmaya Adana Cezaevi’nden telekonferans sistemi ile bağlanan tutuklu sanık Varol Bülent Aral ise, “Şuan asıl şüpheliler ortada yoktur. Savcı İ.A, yalan ifade vermemiz için bize baskı yaptı. Ben cezaevinde iken işlenen cinayetten dolayı cezaevindeyim. Cinayetin asıl 5 sanığı adli kontrol verilerek ödüllendirildi ve konuşmayacaklar” diye konuştu.
“BANA KAMUDA İŞ VERİN”
Duruşmaya Elbistan Adliyesinden telekonferans sistemi ile bağlanan tutuksuz sanık Hamit Çeker de “Uygun göreceğiniz bir kamu kurumunda çalışmak istiyorum” dedi.
MAHKEME BAŞKANINA AĞIR HAKARETLER
Telekonferans sistemindeki ses düzeninin bozukluğu ve Adana Cezaevinde bağlantı esnasında iken sürekli konuşan Varol Bülent Aral’ın susmasını isteyen mahkeme başkanı Mehmet Adil Saraçoğlu, telekonferans sistemindeki sesin düşürülmesini istedi. Sesin kesilmesi üzerine Varol Bülent Aral tepki göstererek, mahkeme başkanına ağır hakaretlerde bulundu. Bunun üzerine telekonferans sisteminden Adana Cezaevi çıkarıldı."
Mahkemede söz alan tutuklu sanık emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger de, “İl Emniyet Komisyon toplantılarında, 2005-2006-2007-2008 yıllarında İl Emniyet Müdürlüğünce ıslak imzalı yapılan sunumlar mahkemeye sunulmalı. İl Emniyet Komisyon Toplantısında 8 Nisan 2007 tarihinde yapılan Diriliş Bayramı etkinliği cinayetten önce Emniyet Müdürlüğü tarafından gündeme getirildi. Zirve Yayınevi’ne getirilen İncil bilgileri milliyetçi kesimlere sunularak eylem yaptırıldı. İl Emniyet Müdürlüğü’nün ıslak imzalı İl Emniyet Komisyon Toplantısında yaptığı ıslak imzalı sunum ısrarla getirilmiyor. Bunun için isyan ediyorum. Soruşturmayı yürüten ekip taraflı olduğu için bilinçli şekilde bunlara bakılmadı” dedi.
“TEŞHİS EDİLEN ŞAHSIN İFADESİ ALINDIYSA NEREDE?, ALINMADIYSA NEDEN ALINMADI”
Tutuklu sanık Öğretim Görevlisi Ruhi Abat ise, TUSHAD denen örgütün paralel yapının kod adı olduğunu anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"İddianamedeki iddiaların tamamı paralel yapının kodlarıdır. Bu davada fabrikasyon belgeler üretildi. Ekler diye bir safsata üretildi. Israrla ek’leri istedik. Sözde ek’ler için ‘İlker Çınar ek’leri bulamadı’ dediler. Savcı İ.A, bu davada yüzde yüz fanatik bir taraftır. Mehmet Şentürk imzası ile bir belge gönderiliyor. İlker Çınar bu belgedeki 4 fotoğrafta Ahmet Erdoğan’ı kesin olarak teşhis ediyor. Bu teşhisten sonra İlker Çınar ifadeye çağrılıyor. Ahmet Erdoğan paralel yapının gizli tanığı olarak ortaya çıkarsa şaşırmayın. 17 Aralık operasyonu başarılı olsaydı bu ek’ler kaybedilmeyecekti. Ahmet Erdoğan’ın ifadesi alınmış mıdır? Alındıysa nerededir? Alınmamışsa neden alınmamıştır? Çünkü sözde TUSHAD’ın omurgası bu adam. İfadesi alınmışsa bunun Cumhuriyet Başsavcılığından istenmesini talep ediyorum. Ahmet Erdoğan’ın yurt dışı giriş çıkışları var. Ama dosyadaki belgede bu bile tam okunamıyor. Ses kayıtları önce Adem Yavuz Arslan’a servis edilerek kitap yaptırılarak kamuoyu oluşturuluyor, 2 ay sonra mahkemeye gönderiliyor.”
“17 ARALIK BAŞARILI OLSAYDI, BU DAVA TOPLAMA KAMPINA DÖNECEKTİ”
Tutuklu sanık Ruhi Abat, Eyüp Badem adlı şahsın Şanlıurfa’da jandarmaya ifade verdiğini belirterek "Bu olaya karışanların isimlerini veriyor. Sonra dosya Malatya’ya geliyor. Savcı İ.A, görevini kötüye kullanarak bu dosyayı kaybediyor. Bu davada dalga dümen dönüyor. 1998 yılında yazmış olduğum bir makalemden dolayı AK Parti’ye darbe yapmakla suçlanıyorum. Bunun kodları dava dosyasında var” diye konuştu.
“YÜZDE 100 ARTIRILMIŞ”
Tutuklu sanık Binbaşı Haydar Yeşil de, “Dosyadaki telefon görüşmeleri ve telefon irtibat şemalarında telefon görüşmeleri yüzde 100’e varan şekilde fazla gösterilmiştir. Bu sahteciliği yapanların sicil numaraları bellidir. Bunlarla ilgili olarak şikayetçiyim” dedi.
“TUSHAD’IN OLMADIĞI YARGI KARARIYLA SABİTLEŞTİ”
Duruşmada söz alan sanık avukatları ise, Turgut Özal’a suikast iddiası ile açılan davada TUSHAD gibi bir örgütün olmadığının yargı kararıyla ortaya çıktığını belirterek "Dosyaya gelen delillerin hepsi sanıkların lehine olan delillerdir. TUSHAD diye bir örgütün olmadığı Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile sabit oldu. Böyle bir karar üzerine burada halen sanıkların tutuklu bulunmaları doğru değildir” dediler.
Tutuksuz yargılanan davanın asıl 5 sanığın avukatları ise elektronik kelepçe uygulamasından vazgeçilmesini talep etti.
“CİNAYET VE ÖRGÜT DAVASI BİRBİRİNDEN AYRILMALI”
Mağdur avukatlarından Ali Koç ise, elektronik kelepçeli adli kontrol uygulamasının devam etmesi gerektiğini söyleyerek, “5 sanık cinayet failidir ve cinayet yerinde yakalanmıştır. Adli kontrol kararı zorunludur. Konjonktürel olarak değil, adil bir yargılama yapılmalı. Asli faillerin bu davadan ayrılmasını talep ediyoruz. Örgüt iddiası ayrı bir yargılama konusu yapılmalı. İlk iddianame ile açılan bu davanın mevcut davadan ayrılarak ayrı bir dava olarak açılmasını talep ediyoruz” dedi.
Mağdur avukatlarından Özkan Yücel ise, Ankara’daki kozmik oda soruşturmasında Zirve Yayınevi ile ilgili belgelerin olup olmadığının mahkemeye bildirilmesi gerektiğini belirtti.
Duruşmayı sonlandıran mahkeme heyeti, sanık Varol Bülent Aral hakkında mahkeme başkanına yönelik hakaretlerinden dolayı Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verirken, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına da karar verdi. Mahkeme heyeti tutuksuz sanıkların elektronik adli kontrol uygulamasının kaldırılması ile ilgili talebini reddetti. Mahkeme heyeti, 99. duruşmanın 24 Aralık 2014 tarihinde yapılmasını kararlaştırdı.