Kışın o sebzeleri sakın yemeyin!

Kışın o sebzeleri sakın yemeyin!
Uzmanlar kanserin sanayileşmeye paralel artan bir hastalık olduğuna dikkat çektiler.

İşlenmiş gıdaların, fast food tüketiminin, hareketsiz yaşamın, mevsimsiz sebze meyve tüketimi ve pişirme yöntemlerinin hastalığın yaygınlaşmasına davetiye çıkardığını belirtiyor.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülay Hamzaoğlu Öztürk, sadece beslenmeye dikkat ederek kansere karşı önemli ölçüde önlem alınabileceğini ifade etti

"Pişirme yöntemleri dikkat"

"Kanserden korunmada öncelikle mutfağınızı düzenleyin" diyen Öztürk, "Bundan kasıt, pişirme yöntemlerine dikkat etmeniz. Yiyecek hazırlarken ızgara, buğulama, benmari ve fırında pişirme yöntemlerini kullanmak gerekiyor. Yağsız et tüketmek, tavuk ve hindinin kesinlikle derisini yememek, balık tüketimini artırmak önemli. Güne kızarmış ekmekle mi başlayacaksınız, ekmeği çok kızartmamak hiçbir şeklide yakmamak gerekiyor. Zira gıdaların yüksek ısıya maruz kalması ile protein yapısı bozulup zararlı maddelere dönüşebiliyor. Ekmekteki yanmış bölgeler de işte bu zararlı dönüşümü içeriyor. Yine eti mangal yerine normal ızgarada pişirmek bu kapsamda son derece önemli. Bunu kesinlikle alışkanlık haline getirmek gerekiyor" dedi.

"Kışın domates biber yemeyin"

Sebze ve meyvelerin mevsiminde tüketiminin önemli olduğunu kaydeden Öztürk, "Tüm sebze ve meyve gruplarının hangi mevsimde yetiştiğini öğrenin ve alışverişinizi bu yönde düzenleyin. Mevsimi dışında yer alan gıdalarda ilaç ve hormon gibi maddelerin kullanımı vücudumuza geçiyor ve bu da risk oluşturuyor. Çocuklarda son dönemlerde artan hızlı ergenliğe giriş bunun bir göstergesi. Kışın domates ve biberden vazgeçemiyor iseniz, kendinize bir derin dondurucu temin edin ve yaz mevsiminden içini mevsim sebzeleri ile doldurun. Kışa sağlıklı hazırlık yapın. Salam, sucuk, sosis gibi koruyucu madde kullanımı gerektiren gıdaları mutfağınızdan uzaklaştırmanız gerekiyor. Ancak vazgeçemiyorsanız uygun koşullarda ve hiçbir katkı maddesi kullanmadan kasabınıza sadece sizin tüketebileceğiniz ölçülü miktarlarda sucuğunuzu hazırlatabilirsiniz" diye konuştu.

"Antioksidan özelliği yüksek gıdaları tercih edin"

İnsan vücudunun yoğun çalışma ortamında stres altında olduğunu hatırlatan Diyetisyen Öztürk, "Bu nedenle vücudun savunmasını sağlaması için ona göre beslenmek çok büyük önem taşıyor. Antioksidan özelliği yüksek gıdalar savunmayı artırmaya yardımcı oluyor. Bu kapsamda mevsiminde domates, havuç, limon, zencefil, sarımsak, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllara soframızda daima yer vermemiz gerekiyor. Yeterli ve dengeli beslenmeyi bir alışkanlık haline getirmek ve tüm yaşantınız boyunca sürdürmeniz önemli. Çeşitli ve renkli sebze-meyvelerin tüketimi kanserle mücadelede son derece büyük rol oynuyor. Tüm besin gruplarından her gün ve dengeli bir şekilde faydalanmak gerekiyor. Kefir, probiyotik yoğurt, çiğ sebze, soğan ve bazı kök bitkilerin tüketimine önem vermek, bunları tüketmeyi unutmamak şart. Kanser ile mücadele ve sağlıklı yaşam fazla kilolardan kurtulmak şüphesiz son derece önemli. Zira aşırı kilolar başta meme kanseri olmak üzere, kalın bağırsak, rahim, yemek borusu, böbrek, pankreas, prostat ve yumurtalı kanseri ile çok yakın ilişkili olduğundan kilo vererek kanser riskini belirgin şekilde azaltmak mümkün. Ancak kilo verirken bilinçsizce yapılan diyetler de bir o kadar kansere davetiye çıkarıyor" diye konuştu.

"Hareket şart, günde 2 litre su için"


Hareketsiz bir yaşantının hastalıklara davetiye çıkardığını ifade eden Öztürk, "Zira vücutta yağ oranı artış gösterirken, kanser hücreleri de yağlı bir ortamda daha fazla faaliyet gösterme eğilimine sahip oluyor. Dolayısıyla hareketsizliğe son vermek gerekiyor. Egzersiz yapmak, tempolu yürüyüş ve haftada en az üç kere yapılacak yaklaşık yarım saatlik spor hastalıklarla mücadelede ve sağlıklı yaşantıda önemli. Düzenli egzersiz yapanlarda özellikle meme, kalın bağırsak, rahim ve prostat kanseri daha az görülüyor. Günlük önerilen su tüketimine uymaya özen göstermek gerekiyor. İş yaşantısı ve sosyal yaşantının yol açtığı fazla çay ve kahve tüketimi su alımını engelleyici faktörler. Bu tür içeceklerden gelen sıvı, günlük su ihtiyacını karşılamıyor aksine vücuttan su atımını hızlandırıyor. O nedenle suyu su olarak içmemiz gerekiyor. Ancak şunu bilin ki, her şeyin fazlası zarar. Yani günlük 2-2,5 litre su tüketiminin üzerine çıkmak da faydalı değil aksine zararlı" şeklinde konuştu.